30 Haziran 2015 Salı

Şehir Sosyal Girişimcilik Okulu İlk Mezunlarını Verdi!

Şehir Girişimcilik Sistemi'nin bir yapı taşı olarak kurgulanan ve Şehir Teknoloji Transfer Ofisi ve Kuluçka Merkezi incuba.city tarafından organize edilen Sosyal Girişimcilik Okulu, 2015 Bahar döneminde 6 haftalık yoğun bir eğitim sonunda ilk mezunlarını verdi.

32 öğrenci ile başlayan programı toplam 13 öğrenci başarıyla tamamlayarak Başarı Sertifikaları’nı İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ademoğlu'ndan aldılar.

Sosyal Girişimcilik Okulu’na katılan öğrenciler sosyal girişimciliğin temelleri, sorun tespiti ve çözümü, liderlik, çözüm tasarımı, sosyal değişim, sosyal girişimlerde iş modeli kanvası ve finans kaynaklarına erişim, sunum teknikleri ve hazırlığı, sosyal etki ölçümü gibi temel bilgiler edindiler. Girişimcilik gurusu Steve Blank ve ekibinin geliştirdiği ve tüm dünyada yaygın olarak kullanılan "Lean LaunchPad Methodology" - Yalın Girişim Metodu çerçevesinde gerçekleşen oturumlar sonuda her hafta önceden belirlenen kilometre taşlarına erişmeyi hedefleyen ve her biri önemli bir sosyal problemi çözmeyi amaçlayan projeler geliştirildi.

Haziran 2015 tarihinde İstanbul Şehir Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren incuba.city, "Şehir Girişimcilik Okulu" isimli projesiyle TÜBİTAK 1601 - Üniversitelerde Girişimcilik Sertifika Programı Oluşturulması ve Yürütülmesi 2015 Yılı Çağrısı'nı kazanarak 36 ay boyunca destek almayı başardı. İlk program 2015-2016 Sonbahar döneminde ŞEHİR öğrencileri ve akademisyenleri için açılacak. Sosyal Girişimcilik Okulu, bu sertifika programı ile birleştirilecek, ve her dönem gelişen bir içerikle tekrarlanarak İstanbul Şehir Üniversitesi öğrencileri arasında sosyal girişimcilik kültürünün yayılmasını sağlayacak. Program başvuruları yeni eğitim ve öğretim yılı öncesinde açılıyor.

incuba.city hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.incuba.city web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

27 Haziran 2015 Cumartesi

Z Kuşağı Bilişimci Çocuklardan Anne Babalara Mesaj Var!

Çocukların ve gençlerin teknolojide kullanıcı olmaktan bir adım öteye geçmesi, ‘üretici’ olmayı öğrenmesi ve ebeveynlerin bu konuda bilgilendirilmesi amacıyla Türkiye’nin ilk Çocuklar İçin Bilişim Zirvesi İstanbul Kadir Has Üniversitesi’nde gerçekleştiriliyor.

Zirve kapsamında ünlü Youtuber Orkun Işıtmak’ın moderatörlüğünde yapılan “21. Yüzyıl İnsanı Olmak” panelinde bir araya gelen yeni neslin dahi çocukları, dijital dünyada büyümenin nasıl bir şey olduğunu ve kendi dünyalarını anlattı.

Ailelerin tüm tepkilerine rağmen elindeki telefonu bırakmayan, bilgisayar başında kalkmayan, elinden tableti düşürmeyen ve sürekli icat çıkaran Z kuşağının ne istediğini ne hissettiğini anlamak ebeveynlerin en büyük derdi. Bilişim Zirvesi A.Ş tarafından düzenlenen Çocuklar İçin Bilişim Zirvesi ise yeni neslin dahi çocuklarına söz alma ve kendilerini anlatma fırsatı tanıdı. Zirvede konuşan çocuklar, sanılanın aksine son derece sosyal bir hayatları olduğunu ve her konuya duyarlı olduklarını söylüyor; bir önceki neslin aksine teknolojinin içine doğdukları için teknolojiye düşkünlüklerinin garip karşılanmamasını istiyor. Teknolojiyi sadece kullanan değil üreten bir nesil olduklarının anlaşılmasını, hem ailelerin hem önceki nesillerin kendilerini desteklemelerini bekliyor.

Sanıldığından Daha Fazla Duyarlıyız

Türkiye’yi muz kabuğundan bioplastik üretimi projesiyle temsil eden Elif Bilgin, en yenilikçi, uygulanabilir ve çevreci proje olarak Scientific American dergisinin verdiği “Science in Action” ödülünün sahibi. Bilgin, “Sanılanın aksine son derece sosyal bir hayatım var. Bizim kuşağımız umursamaz değil fazlasıyla duyarlı. Bizlerin teknolojiden uzaklaştırılması doğru değil; çünkü Z kuşağı olarak teknolojiden faydalanmayı çok iyi biliyoruz.” dedi.

Teknolojiye Doğduk. Teknoloji Düşkünlüğümüz Doğal Bir Seleksiyon

Panelde konuşan Arda Kafalı henüz 13 yaşında olmasına rağmen “Bilişim Hayranlığı” üzerine çalışmalar yapıyor. Arda’ya göre Z kuşağının umursamaz olarak nitelendirilmesi çok yanlış: ” Düşünme ve harekete geçme şeklimiz farklı. Merak ettiğim ne varsa kitapları karıştırmak yerine internetten o bilgiye ulaşmayı daha pratik buluyorum. Teknolojiyi hayatımın her alanında kullanıyorum”.

Almanya’da eğitim alan 14 yaşındaki Beyza Günsur bu güne kadar birçok fen projesinde yer aldı. Günsur, “Çocuklar çok erken yaşlarda teknoloji konusunda bilinçlendirilmeli. Doğru araştırmanın nasıl yapılacağını öğrenmeli. Anasınıfında basit yazılım eğitimleri ile başlayabilecek bu sürecin devamında ilkokulda lego, robot dersleri ile devam edilebilir. Bu sayede teknoloji herkes için faydalı bir araç olacaktır” dedi.

Buğra Çoşkun ise 16 yaşında ve müzik, heykel, robotik, yazılım gibi birçok farklı dalla ilgili çalışmalar yürütüyor. Teknoloji düşkünlüğünün doğal bir seleksiyon sonucu oluştuğunu savunan Çoşkun, kendi yarattığımız teknolojiye uyum sağlamamız gerektiğini söylüyor. “Teknoloji beynimizi ve düşünme tarzımızı değiştiriyor gibi algılar oluşuyor ve negatif olarak değerlendiriliyor. Fakat değişiklik kötü bir şey değil. Gelişebilmek için değişmemiz gerekiyor.”

Klişe “Dahi Çocuk” Değiliz

Türkiye’deki ilk TSA (Technology Student Association) öğrenci birliğini İstanbul Lisesi’nde kuran, 2013 yılında Web Tasarım kategorisinde birincilik, kısa film kategorisinde ikincilik ve ‘Masaüstü Yayıncılık’ kategorisinde üçüncülük ödülü sahibi Mustafa Doğa Doğan, şimdilerde görme engelli öğrencilerin navigasyonunu kolaylaştıracak bir mobil uygulama üzerinde çalışıyor. Doğan, “Ders çalışıyorum, kitap da okuyorum, web sitelerimi geliştiriyorum, yarışmalara katılıyorum. Bunun yanı sıra tenis oynuyorum, kısa film de çekiyorum. Klişe dahi çocuk tanımlamalarından çok uzaktayım. Teknolojiyi ufkumu genişletmek ve kendime yeni çalışma alanları üretmek için kullanıyorum.”

Haberimizi ebeveyn okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

26 Haziran 2015 Cuma

EO Türkiye'nin Yeni Başkanı Gamze Cizreli Oldu!

İş dünyasının küresel çaptaki en büyük ağlarından biri olan Entrepreneurs’ Organization’ın EO Türkiye ofisi yeni başkanını seçti. EO Türkiye Başkanı, Big Chefs Cafe & Brasserie’nin kurucusu Gamze Cizreli oldu.

Cizreli, Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin gelişimine son 3 yıldır sunduğu katkılarla adından sıkça söz ettiren EO Türkiye’nin yeni dönem hedefleriyle ilgili, “Ülkemizdeki yenilikçi ve yaratıcı fikirleri desteklemeyi sürdürecek; hem bünyemize kattığımız yeni üyelerimiz hem de gurur duyarak hayata geçireceğimiz global ve ulusal projelerimizle çok daha güçlü şekilde yolumuza devam edeceğiz.” dedi.

Entrepreneurs’ Organization (EO) Türkiye’nin yeni başkanı Gamze Cizreli oldu. Big Chefs Cafe & Brasserie’nin kurucusu ve 2 yıldır EO Türkiye üyesi olan Cizreli, EO Türkiye Başkanlığı görevini Can Bayraktar’dan devraldı. Cizreli, organizasyon bünyesinde daha önce Üyelikten Sorumlu YK Üyesi görevinde bulunmuştu.

“Yenilikçi ve Yaratıcı Girişimcilere Yol Göstermeyi Sürdüreceğiz”

Türkiye’deki girişimcilik ekosisteminin gelişimine katkı sunan EO Türkiye’nin yeni dönem hedeflerine yönelik açıklama yapan Gamze Cizreli, “İş dünyasının küresel çaptaki en büyük ağlarından biri olan EO’nun Türkiye ofisi olarak son 3 yıldır çalışmalarımıza hiç durmadan devam ediyoruz. Girişimciliği özendirici, destekleyici ve eğitici faaliyetlerimizle girişimcilere hiç durmaksızın yol gösteriyor ve onların birbirlerinden öğrenerek daha büyük başarılara imza atmalarını sağlıyoruz. Özellikle gençlere yönelik düzenlediğimiz yarışma, eğitim ve workshop’larla, gençlerin girişimciliği bir kariyer rotası olarak seçmesi için farkındalığı artırıyoruz. Önümüzdeki dönemde ülkemizdeki yenilikçi ve yaratıcı fikirleri desteklemeyi sürdürecek; hem bünyemize kattığımız yeni üyelerimiz hem de gurur duyarak hayata geçireceğimiz global ve ulusal projelerimizle çok daha güçlü bir organizasyon olarak yolumuza devam edeceğiz.” dedi.

Gamze Cizreli Kimdir?

ODTÜ İşletme Bölümü mezunu olan Gamze Cizreli 2007 yılında Ankara’da Big Chefs’i kurdu ve kısa sürede Türkiye’de farklı kentlere yayılmasını sağladı. Türkiye’nin en önemli kadın girişimcileri arasında yer alan Gamze Cizreli, Ekonomist dergisi ile Garanti Bankası’nın işbirliği ve KAGİDER’in katkılarıyla düzenlenen yarışmada, 2010 ve 2014 yıllarında iki kez Yılın Kadın Girişimcisi seçildi. 2011 yılında Ekonomist okuyucularının yanıtladığı anket sonucuna göre Yılın İş İnsanı ödülüne layık görüldü.

Entrepreneurs’ Organization (EO) Türkiye hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.eoturkey.org web adresini ziyaret edebilir, sosyal medya paylaşımlarını ise facebook hesabından takip edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

25 Haziran 2015 Perşembe

Yanlış Atılan E-Postalar Artık 30 Saniye İçerisinde Geri Alınabilecek!

Dünya genelinde boy gösteren Google firmasının Gmail’e eklemiş olduğu yeni özellik “e-Postayı Geri Al” özelliği genel süreç içerisinde kullanıma sunuldu.

Oldukça önemli olan dosyalarınız ya da mail içeriklerinizi yanlışlıkla başka bir hesaba attığınız da ortaya çıkan pişmanlık duygusu herkeste olmuştur. Google tarafından yapılan üretilen bir eklenti sonucunda bu durum ortadan kaldırıldı.

Dünya genelinde boy gösteren Google firmasının Gmail’e eklemiş olduğu yeni özellik “e-Postayı Geri Al” özelliği genel süreç içerisinde kullanıma sunuldu. Ortaya çıkarılan bu yeni özellik, yanlışlıkla atılan e-postaları saniyeler içerisinde geri almanıza yardımcı oluyor.

Bu tarz bir özelliği aktif etmek için ise Gmail’in Ayarlar bölümüne erişim sağlayarak "Göndermeyi Geri Al" kutucuğunu işaretlemeniz yeterli olacak. Bu tarz bir durum içerisinde hizmetin sizlere sunmuş olduğu 30 saniye süre zarfı içerisinde ne kadar geri almak istediğiniz de seçebiliyorsunuz.

2009 yılında Gmail Labs çatısı altında kullanma sunulan “e-Postayı Geri Al” özelliği test aşamasından çıkarak Gmail’in web versiyonun da resmi olarak hizmete sokuldu.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

24 Haziran 2015 Çarşamba

Yeni Teşvikler Makro Değil 'Mikro Bakış Açısı' ile Kurgulanmalı!

Otomotivden makineye, elektronikten yazılıma farklı alanlardan sektör temsilcileri, Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği (BUSİAD) ile Dünya Gazetesi'nin ortaklaşa düzenlediği yuvarlak masa toplantısında “Yüksek teknolojili ürün ihracatı” ve “Şirketler ihraç ürünlerinde katma değer artırıcı planları nasıl hayata geçirebilir?” konularını masaya yatırdı.

BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günal Baylan’ın ev sahipliğinde yapılan toplantıyı DÜNYA Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ yönetti. Toplantıya DÜNYA Gazetesi Bursa Bölge Temsilcisi Ömer Faruk Çiftçi de katıldı. Dünya gazetesi ile BUSİAD’ın ortaklaşa düzenlediği yuvarlak masa toplantısında Türk sanayisinin içinde bulunduğu sorunlar ele alındı.

Toplantıya katılan sanayiciler, ithalatı geriletecek üretim, ileri teknoloji ihracatına ağırlık verilmesi ve teşviklerin makro değil mikro bakış açısıyla hazırlanmasını istediler. Türkiye’de devletin çok önemli teşvik ve destekler sağladığının altını çizen sanayiciler, gelinen noktada detaylara eğilen yeni nesil desteklere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çektiler. Sektör ve proje bazında ayrıntılara önem verilmesi gerektiğini savunan işadamları, sadece Ar-Ge ve üretime destek veren anlayışın yerine pazarda sürekliliğin dikkate alınmasını talep ettiler. Toplantıda “Ar-Ge’ye teşvik kadar, Ar-Ge sonrasında ortaya çıkacak ürünlerin pazarda süreklilik kazanabilmesinin kritik önemde olduğu” vurgulandı. Yeni teşvik sisteminde kuralların uzun vadeli perspektifl e oluşturulması ve çeşitli bakanlıklar arasında koordinasyonun sağlanması hayati önem taşıyor.

Sanayici, ithalatı geriletecek üretime ve ileri teknoloji ihracatına yönelik teşviklerin yeniden kurgulanmasını istiyor. Sanayicilere göre yeni teşvik düzeni, sektörlerde ayrıntılara önem vermeli, derinlik ve süreklilik taşımalı.

Türkiye’de devletin çok önemli teşvik ve destekler sağladığının altını çizen sanayiciler, gelinen noktada detaylara eğilen yeni nesil desteklere ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyor. Bürokrasinin üretime yönelik teşvik ve destekleri düzenlerken artık ‘makro’ bakış açısıyla değil, ‘mikro’ bakış açısıyla, sektör ve proje bazında ayrıntılara önem vermesini isteyen sanayiciler, sadece Ar-Ge’ye ve üretime destek veren teşvik anlayışının yerine, pazarda sürekliliği dikkate alan destekler kurgulanmasının önemine de işaret etti. Sanayiciler, “Ar-Ge’ye teşvik kadar, Ar-Ge sonrasında ortaya çıkacak ürünlerin pazarda süreklilik kazanabilmesin kritik önemde olduğu” görüşünde.

Birçok KOBİ’nin teşvik alırken önemli zorluklarla karşı karşıya kaldığını ve bu nedenle kendini geliştirebilecek desteklere yönelmekten vazgeçtiğini kaydeden sanayicilere göre, bugüne kadar edinilen deneyimlerden ders çıkarılarak, yeni teşvik ve destek sisteminde, kuralların uzun vadeli perspektifl e oluşturulması ve çeşitli bakanlıklar arasında girişimci ve sanayiciyi destekleyecek bir koordinasyon sağlanması hayati önemde.

Toplantıda ortaya çıkan bir diğer önemli talep ise araştırmacı eğitim sistemi oldu. Sanayiciler, bilim olmadan teknoloji hamlesi yapılamayacağı uyarısında bulunarak, birçok üniversitede fen bilimleri ile ilgili lisans bölümlerinin tek tek kapandığını, bu nedenle eğitim sisteminin tümüyle gözden geçirilmesinin ihtiyaç olduğunu da savunuyor. Türkiye’deki şirketlerde sermaye kıtlığı yaşandığının altını çizen sanayiciler, projeden ziyade teknoloji yatırımı yapan firmaların desteklenmesini ve proje destek oranlarının yükseltilmesini istiyor. Envanter çalışması olmadığı için yatırımların doğru yönlendirelemediğini iddia eden sanayiciler, bu doğrultuda üniversitelerin desteğini bekliyor. Rekabet öncesi işbirliğine de sıcak bakan sanayiciler, fikri mülki hakların korunduğu ve personelin haksız rekabet yapmasına izin vermeyen kanunların oluşturulmasını istiyor.

Özel Sektörün Tek Başına Ortaya Başarı Çıkarması Zor

Toplantının açılışında yaptığı konuşmada, “21. yüzyılda ekonomimizin sıçrama göstermesi; bilgi teknolojileri, sağlık, kimya, ilaç sektörü, savunma ve uzay sanayi, ulaştırma, iletişim, enerji gibi sektörlerde başarılı olabilmemizle sağlanacaktır” diyen BUSİAD Başkanı Günal Baylan, “Bu da devlet ve özel sektör birlikteliği ile dizayn edilecek strateji ile gerçekleşebilir. Aksi takdirde özel sektörün tek başına sıfırdan başlayıp küresel pazara hakim olacak bir başarı ortaya çıkarması zordur. Böylesi bir süreç zaman, kaynak, sabır, niyet ve destek gerektirmektedir. Diğer taraftan hükümet kanadından 2011-2014 dönemini içeren Sanayi Strateji Belgesi’nde amaç maddesi olarak yer alan Avrasya’nın yüksek teknolojili ürün pazarında ülkemizin üretim üssü olma hedefi başarılı olmamıştır. Ülke ihracatı içinde yüksek teknolojili ürünlerin payının beklenen seviyede olmaması bunu işaret etmektedir. Nedenleri, yapılacak stratejilere yol gösterebilir.” ifadesini kullandı.

Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği üyeleri yeni dönemde yüksek teknolojili üretim için beklentilerini anlattılar:

Devlet Kanunlarla Destekleyici Olmalı

Oya Coşkunöz Yöney / Coşkunöz Holding Yönetim Kurulu Başkanı:

Coşkunöz Holding Yönetim Kurulu Başkanı Oya Coşkunöz Yöney, Ar-Ge merkezlerindeki sorunlara dikkati çekerek, Sanayi Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan tartışmalar yaşandığını, bunun da sanayiciye yansıdığını söyledi. Yöney, “Sanayi Bakanlığı Ar-Ge yaparken katma değeri kabul ediyor ve destekliyor ama Maliye Bakanlığı da ‘Kusura bakma ben bir geçmişine bakayım’ diyor. İki bakanlık arasında yaşanan çelişki ve bürokrasi eziyeti sanayiciyi bezdiriyor” dedi. Türkiye’deki şirketlerde sermaye kıtlığından dolayı Ar-Ge’ye ayrılan payların yetersiz olduğunun altını çizen Yöney, “Devlet, sanayiciyi TÜBİTAK gibi kurumlarla destekliyor ama projeden ziyade teknolojiye yatırım yapmaya çalışan fi rmaları gerçek anlamda desteklemek gerekiyor. Üniversitelerin de yurtdışında olduğu gibi bizlere yol göstermesi lazım. Bu sorunların temel taşlar olduğuna inanıyorum. Temel taşları düzeltmediğiniz takdirde bir yerlere varacağımızı da düşünmüyorum.” diye konuştu.

Sanayicinin envanteri olmadığını ve moda şeklinde herkesin aynı şeyi yapmaya çalıştığını iddia eden Yöney, “Oysa envanter olsa ona göre yatırım yapacak. Üniversitelerin şirketleri yerinde inceleyip kimlerin nelere dönüşebileceğini görmesi, sonrasında da özellikle KOBİ’ler olmak üzere şirketlerde değişimlere ön ayak olması gerekiyor.” ifadesini kullandı. Yöney, Finlandiya örneğini vererek, şunları kaydetti: “Finlandiya, birden karar verip, Ar-Ge yapacağım deyip, tüm üniversiteler dahil eğitim sistemini değiştirerek, Ar-Ge’ye yöneldi. Araştırmacı eğitim sistemini kabul edip ona göre kanunlar koyarak tüm ülkeyi değiştirdi. Eğer ülke olarak karar verilirse, ‘Teknoloji üreteceğiz’ dediğiniz anda tüm ülke olarak A’dan Z’ye değişilmesi lazım. Münferitten ziyade bunu toplu bir hareket olarak görmek gerek. Rekabet öncesi işbirliği bir diğer konu. Biz de fi kri haklardan dolayı yapılamıyor. Tüm parçaları bir araya getirip ortak bir proje yapıyorsunuz ama bu Türkiye’de olmuyor.”

Fikri, Mülki Hakların Korunduğu Kanunlar Lazım

Celal Beysel / Floteks Yönetim Kurulu Başkanı:

“Yüksek teknoloji üretecek firmanın önce Ar-Ge ve inovasyon yapan bir sistemi olacak, sonra onu destekleyecek, beraber çalışabileceği bir üniversite, bilim adamları heyeti, bunlar birleşecek ve ileri teknoloji oluşabilecek” önerisinde bulunan Floteks Yönetim Kurulu Başkanı Celal Beysel, “Peki ileri teknoloji nasıl oluşur? Önce fi rmanın yönetiminin, patronunun yüksek teknolojiye geçmek için kendi işi ile ilgili bir çaresizliği, ihtiyacı ya da bir arzusu olmalı. Ardından personelin becerisi ve sadakati çok önemli. Bu olmadığı takdirde birikim bu firmadan kalkıp başka fi rmaya gittiği, hatta gitme ihtimali olduğu zaman yenileşimi frenleyici bir mekanizma doğuyor. Yani fikri, mülki hakların korunduğu ve personelin haksız rekabet yapmasına, iş etiğine aykırı davranmasına izin vermeyen kanunların olması lazım” dedi. Devlet teşviğinin önemine dikkati çekerek, özellikle son yıllarda Ar-Ge ve inovasyonda büyük teşvikler verildiğini söyleyen Beysel, konuyu şöyle örneklendirdi: “Bundan 7 yıl önce TÜBİTAK’tan aldığımız bir teşvik çerçevesinde ürettiğimiz bir ürünün know how’ını Hindistan’a sattık ve firmamız için bu çok önemli bir maddi kaynak oldu. Ancak zamanla bu destekler yanlış yönlendirilmeye başlandı. Ağır ve yanlış bir bürokrasi oluştu. Bunun sonucunda sanayici, özellikle KOBİ’ler öyle bir önyargıya kapıldı ki… Bence bugün teşvikleri gerçekten doğru kullanıp katma değer üretebilecek firmaların, özellikle KOBİ’lerin büyük çoğunluğu alamıyor ya da almıyor. Vazgeçtiler, vazgeçtik teşviklerin peşinde koşmaktan, patinaj yapmaktan.”

Öncelikle Uzun Yıllara Dayanan Kurallar Konulmalı

Ahmet Altekin / Tofaş CEO Danışmanı:

Tofaş Ar-Ge Merkezi’nde 600 kişiye çıktıklarını söyleyen Tofaş CEO Danışmanı Ahmet Altekin, büyüyerek yüksek teknoloji üretmeyeceklerini, orta yüksek teknolojide devam edip katma değeri artıracaklarına dikkati çekti. “Türkiye’de sanayiciler iyi çalışmamış dersine, bir türlü yüksek teknolojiye geçemiyorlar gibi izlenim var.” diyen Altekin, “Bu doğru değil. OECD’nin standardı var. İleri teknoloji dediğimizde bunun içine giren sektörler; havacılık, uzay, ilaç sanayi, bilgisayar, telekominikasyon ile tıbbi hassas ve optik cihazlar. Böyle baktığınızda, ‘Ey otomobil sektörü, Tofaş sen ne zaman ileri teknoloji üreteceksin?’ demek, Tofaş’ın sermayesini otomotivden çekip bu sektörlerden birine yatırması demektir. Eminim kimse bunu istemez” dedi.

Altekin, yüksek ve orta teknolojideki ürünlerin Türkiye’nin gelişme stratejisindeki yerinin tam olarak tanımlanmadığı takdirde karmaşa doğduğunu ve politika yapıcısının bunu açması gerektiğini vurguladı. “Otomobil desteklenmesin mi? Olabilir, bu da söyleniyor zaten. ‘Otomobil yapıyorsunuz, geçen sefer de yaptınız, gidin başka şey yapın...’ Aslında beklenti habire başka bir şey yapıyor olmanız ama biz otomobil yapıyoruz. Yüksek teknoloji geliştirilmesi önemli çünkü biz otomobilde ileri teknoloji kullanıyoruz, kendisi öyle olmasa bile. Üretim teknolojisi çok önemli. Robotlarla çalışıyoruz. İçeride Avrupa Birliği projeleri, yüksek teknoloji projeleri var” ifadesini kullanan Altekin, “Türkiye’nin yüksek teknolojiye geçebilmesi için öncelikle uzun yıllara dayanan kurallar koyacağımız. Değiştirmeyeceğimiz, hatalı bile koysak iyileştirerek öğreneceğimiz, dünyanın da yaptığı gibi ısrarla o bölgedeki doğru koşulları karşılayacak bir politikanın ortaya çıkması. Eğer bu bağlamda bakıyorsak yavaş yavaş yüksek teknolojiye de geçeriz” diye konuştu.

Yüksek teknolojinin Ar-Ge’de TEYDEB ile ilgili sorunlarından birinin TÜBİTAK’ın “Biz yüksek teknolojiyi geliştireceğiz. Bu yüksek teknolojiyi geliştirirken amacımız çok sayıda küçük Ar-Ge firmasının, KOBİ’nin istihdam yaratması ve yüksek katma değerli, yüksek teknoloji ürünü ihraç etmesi”ni misyon edinmesi olduğunu iddia eden Altekin, “Misyonu böyle koyduğunuz zaman ciddi ihracat ve teknoloji birikimi sağlayacak orta düzeyde bir teknoloji ürününün geliştirilmesinin teşvik edilmesi artık TEYDEB misyonundan çıkıyor. Çok kritik bir olay.” değerlendirmesini yaptı. Esas teşviğin doğru pazar oluşumu olduğuna değinen Altekin, “Dünyanın hiçbir yerinde devletler teşvik vererek ne Ar-Ge’yi ne de başka bir şeyi gerçekleştiremezler. Eğer arkasında bunu sürekli hale getirecek olan pazar yoksa” dedi.

Bürokrasimiz Artık Mikro Çalışmalı

Ayhan Ispalar /Emko Elektronik Yönetim Kurulu Başkanı:

“Doğru zamanda doğru şeyler yapılmalı. Türkiye’de sanayi ve üretim sektörünün yönetim organlarının vizyonel sorunu olduğunu düşünüyorum” ifadesini kullanan Emko Elektronik Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Ispalar, şunları kaydetti: “1990-2000 yıllarında televizyon üretiminde Türkiye bir numaraydı. 11 milyar dolara yakın ihracatı vardı. Bu markalar Vestel ve Beko idi. Hem devlet hem de özel sektördeki yanlış politikalar ve vizyon eksikliği dolayısıyla LCD’ye yatırım yapılmadı. O yıllarda Kore’deki Samsung fi rması yatırımı yaptı ve şu anda Vestel ile Samsung’u karşılaştırdığınızda arada 150 kat fark var. Doğru zamanda doğru karar alınması gerekiyor. Üstelik pazar hazırken... Bir de Endüstri 4.0 meselesi var. Yani Alman ekonomisinin yol haritası. Tüm üretim Çin’e kayıyor ve bununla ilgili ileri teknoloji üreten Almanya bile rahat değil. Ülkemizde şu anki teşvikler çok mükemmel. TÜBİTAK’ta 1511 çağrılı proje başlıkları var. Bürokrasimizin bu bakış açısıyla artık makro yerine mikro çalışması gerekiyor. İşin çözümü detaylarda yatıyor. Ayrıca en önemli pazar kendi pazarındır. Tüm dünyada bu böyle olmuştur. Toplumsal katılım, farkındalık, bilinç de gerekiyor. Bir Almanın, Fransızın yaptığından farklı bir şey değil.”

Yenileşimin Üniversite ile Birleşiminden Yüksek Teknoloji Sağlayabiliriz

Yeşim Akalın / Bursa Çimento Kalite Yönetim Temsilcisi:

“Üretim ve üretim süreçlerindeki teknoloji giderek önem kazanıyor. Araştırma geliştirmeyle gelen yenileşimin üniversite ile birleşiminden yüksek teknoloji sağlayabiliriz. Bu üç sürecin bir araya gelmesini, yüksek teknolojide olmasını umut ediyorum.”

Büyük Şirletler Küçük Şirketlerden İş Almalı

Tuncer Hatunoğlu / İletişim Yazılım Genel Müdürü:

“Büyük şirketlerin belirli bir konuda kendisinin çok daha pahalıya mal edeceğine inandığı bir konuda küçük şirketlerden iş garantisi vererek iş alması gerekiyor. Nasa’nın istatistiklerine göre, 2 bin adet fi rma Nasa’nın iş garantisi vermesi sayesinde uluslararası şirket oldu. Savunma sanayinin ofset anlaşmalarına da buna örnektir. Sadece savunma sanayi için değil, tüm sanayiler için olması gereken bir şeydir. Bir araya gelip nasıl çalışılacağının modeli doğru konmalıdır. Büyük firmaların, ‘Ben zaten bunu yaparım’ deyip küçük firmayı göz ardı etmek yerine onunla beraber ürün ortaya çıkarma politikasını oluşturmalıdır. Yazılım bugün olmazsa olmaz, diyoruz. Hiçbir işi o olmadan konuşmuyoruz. Bursa’nın sanayisi de çok önemli diyoruz ama maalesef Uludağ Üniversitesi’nde bir bilgisayar bölümü yok.”

Üniversite ve Devlet Politikaları Geliştirilmeli

Rasim Durmuş / Orhan Holding Orau Orhan Otomotiv Ar-Ge Merkezi Proje Mühendisi:

“Ar-Ge ve inovasyonun mantığında üniversite ve devlet politikalarının geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu tetikleyen unsurun da sanayici zihniyeti olduğu kanısındayım. Biz de kendi bünyemizde bu yıl Ar-Ge merkezi kurduk. Hindistan, İngiltere ve Fransa’da Ar-Ge merkezlerimiz ve tasarım ofislerimiz var. Birçok yenilikçi testlerin yapıldığı merkezler bunlar. Bunun bir ayağı ve merkezi olmak üzere Türkiye’de de Ar-Ge merkezimiz açıldı.”

Özel Çsğrılar Beklentimiz Doğrultusunda Gelişiyor

Recep Kurt / Martur Ar-Ge Merkezi Yöneticisi:

“Martur olarak Otomotiv Teknolojeleri Platformu’ndayız. Bu platformda yaptığımız çalışmalar sonrasında TÜBİTAK’a raporumuzu sunduk. Otomotiv ile ilgili desteklenmesi gereken öncelikli alanları özellikle 1511 programı kapsamında listeledik. Destek anlamında aynı sırayla çıktı. TÜBİTAK bu anlamda platform çalışmalarımıza yüzde 100 uydu. O konuda herhangi bir şikayetimiz yok. Çünkü TÜBİTAK’ın politikalarına doğrudan destek verme şansımız oldu. Süreç şu anda doğru gidiyor. Özellikle özel çağrılar beklentimiz doğrultusunda gelişiyor ama tabii ki otomotivin kendi iç dinamikleri var ve bu kapsamda özel teşviklere de konulara da kesinlikle inmek gerekiyor.”

Proje Desteklerinin Oranları Çok Düşük

Erkan Küçüksüleymanoğlu / Tofaş İnovasyon ve Teknoloji Geliştirme Müdürü:

“Ülke olarak destek olmazsa firmaların Ar-Ge yatırımı yapmasını beklememeliyiz. Proje desteklerinin oranları çok düşük. Projeye harcadığınız 100 liranın karşılığında devlet hep desteklediğini söylüyor. Özellikle de TEYDEB’le. Ne var ki aldığımız 30-40 lira. Dolayısıyla küçük firmaları özellikle düşünürse sonu belli olmayan macerada kalan kısmı cebinden karşılayacak. Bu destek gözden geçirilmeli. Örneğin AB destek mekanizmalarında bu oran yüzde 75 ile yüzde 125 arasındadır. Arada çok büyük fark var. Yine AB projelerinde destek mekanizmalarında araştırma ve inovasyonla ilgili programlarda destek oranları farklıdır. İnovasyon olduğunda yani endüstrileşmeye biraz daha yakın olduğunda destek daha yüksektir. Bunlar hep örnek alınıp Türkiye’deki destek mekanizmalarında yenileme ve değerlendirme yapılabilir. Rekabet öncesi işbirliği kesinlikle çok önemli. Belki de en zayıf olduğumuz konu bu. AB projelerinde Ford, BMW ve Renault aynı projenin içinde yer alabiliyor. Araştırma ve inovasyon çalışmasını yaptınız diyelim. Ondan sonraki süreç daha da sıkıntılı olabilir. Türkiye’de üretilebilirlikle ilgili ticarileşebilirlikle ilgili desteklerin yeterinde önemsenmediğini görüyorum. Bu da yine iyileştirilmesi gereken bir konu. Olayın bir de uzun vadeli stratejik boyutu var. Uzun vadeli yaklaşmadan uzun vadeli bir başarı hedefl iyorsunuz ülke olarak. Bilim olmadan teknoloji hamlesi, sıçraması yapmaya çalışıyoruz. Bugün Türkiye’de birçok büyük üniversitede fen bilimleri ile ilgili lisans bölümleri tek tek kapanıyor. Bu aslında sanayinin de sorunu. Eğitim sistemimizin tümüyle gözden geçirilmesi gerekiyor. Topyekün bir şeyden bahsetmemiz lazım.”

Ana Sanayi ile Tasarımlarımızı Paylaşmıyoruz

Hasan Melih / Kinagu Ermetal Otomotiv Ar-Ge Mühendisi:  

“Ana sanayi co-desing çalışmalarını paylaşırsa bizler de Ar-Ge stratejimizi ve yeteneklerimizi zorlayacak daha katma değerli ve inovatif ürünler çıkarabiliriz. Bazı çalışmalarda tasarımlarımızı paylaşamıyoruz çünkü ana sanayi üretimindeki belli ürünleri imal etmemizi istiyor. Ancak bizim de bazı durumlarda değişik çözümlerimiz olabiliyor. Bunları dile getiremiyoruz.”

Katma Değeri Yüksek Nesiller Yetiştirmeli

Coşkun Karataş / Orhan Holding Orau Orhan Otomotiv Ar-Ge Merkezi Proje Şefi:

“Ülke olarak en temel sorunumuz eğitim. Katma değeri yüksek bir ürün istiyorsak, katma değeri yüksek bir nesil yetiştirmemiz lazım. En azından üniversite mezunlarının öyle olması gerekiyor. Bugün bir elin parmağını geçmeyecek kadar iyi üniversite ancak sayabilirsiniz. O üniversitelerden mezun olanlar üçüncü sınıf itibariyle iyi yerlerde çalışmaya başlıyor. Piyasaya bile gelemiyor. Böyle personel istihdam edilemediği için literatör araştırması yapılamıyor, dünya takip edilemiyor, araştırılamıyor. Yüksek lisanslı ve doktoralı personele ihtiyacımız var. Devlet teşvikleri yeterli ama toplu değil. Tek başına bir amaca hizmet etmiyor. Devlet pazar veya alım garantisi vermiyor.”

Bilim Yeni Teknolojilerle Üniversitelerden Yayılmalı

Zeynep Biçer / Özçelik Yaratıcı Düşünme ve Yeni Fikir Geliştirme Uzmanı:

“İçinde bulunduğumuz küresel rekabet ortamı giderek daha da çetinleşiyor. Bu ortam içinde ne kadar yenilikçi ve yaratıcı olabilirsek, ki bunun temelinde bilgi olduğunu düşünüyorum, o kadar iyi. Bu doğrultuda üniversite sanayi işbirliği geliştirilmeli. Bilgi ve bilimin yeni trendlerle, teknolojilerle üniversitelerden yayılması gerekiyor. Aynı şekilde endüstriyel Ar-Ge ve teknoloji yönetimi sertifası ve master programları yaygınlaştırılmalı.”

Strateji Pazarlama Birimleri Kurulmalı

Fatih Pıtır / Ermaksan Makine Ar-Ge Koordinasyon Sorumlusu:

“Yüksek teknolojili ürün yapmak birinci, bunu pazarlamak ikinci adımı oluşturuyor. Bunun için müşteri isteklerini iyi okuyabilmek lazım. Büyük firmalar daha da büyüdükçe biraz hantallaşıyor ister istemez. Bu doğrultuda küçük firmalara destek verilmesi gerektiğine yüzde 100 katılıyorum. Yeni işe giren firmalar biraz daha çabuk reaksiyon gösterebiliyor. Biz büyük firmalar ne yapabiliriz? Örneğin esnek çalışma saatleri... Bir yazılımcı kişiyi belli saat dilimlerinde odaya sokarsanız belki bir çözüm sunamayacak. Belki de onlarca satır yazdığı şeyi bir satırla çözebilecek ama bunu esnek çalışma saatiyle sağlamak lazım. Diğer yandan strateji pazarlama birimleri kurulmalı. Yapılacak çalışmalarda yorum yapmayarak, araştırarak, sayısal verilere dayanarak, rakipleri inceleyerek... Kriz zamanında teknolojiye yapılan yatırım belki çok geç kalmış olabilir.”

Sanayici Taleplerini Sağlıklı Bir Şekilde İletmeli

Ömer Şendoğan / Uludağ Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Proje Yönetim Uzmanı:

“Teşhis ve tedavinin çok iyi olduğunu düşünüyorum ama takip konusunda ciddi sıkıntılarımız var. Problemi tespit ediyoruz ancak çözümünün takibi konusunda eksiklikler yaşıyoruz. En büyük sorun iletişim. Hem kamu kurumlarıyla hem de kendi içimizde daha fazla iletişim kurmamız lazım. Örneğin belirli aralıklarla toplantılar yapılıp sorunlar Bakanlığa raporlanabilir. Sanayicinin de taleplerini üniversitelere sağlıklı bir şekilde iletmesi gerekiyor.”

Yüzde 100 Yerli Üretim Planlıyoruz

Bora Alp / Durko Endüstri Ürünleri Bursa Bölge Yöneticisi:

“Firma olarak yaklaşık iki yıl önce temassız seviye sensörleri üretimine başladık. Elektronik kısımlarını Türkiye’de üretemediğimiz için maalesef bunu yüzde 100 yerli yapamıyoruz. Elektronik kısmını yurtdışında yaptırmamızın nedeni maliyetin aynı olması. Maliyeti düşüremedik. Bunun için ilk önce büyük bir pazar oluşturmak lazım. Pazara göre yapacağınız yatırımla bunu en kısa zamanda amortise etmemiz lazım. Biz de onun için uğrayoruz. 2016 yılsonunda yüzde 100 yerli üretim planlıyoruz.”

Üniversitelerde Okuduğumuz Bilgiler Eski Kalıyor

Duygu Ispalar / Güneri Emko Elektronik Genel Müdür Yardımcısı:

“Avrupa’nın eğitime çok fazla yatırımı var. Online eğitimler düzenliyor. Özellikle emekli öğretim görevlilerini, akademisyenleri yeni teknolojiye adepte etmek istiyor. Çünkü bu kişilerin temel bilgilerini yeni teknolojiye ayak uydurarak fi rmalara danışmanlık ve yeni iş alanları oluşturabileceği fi kir var. Bu da önemli çünkü teknoloji sürekli gelişiyor. Üniversitelerde okuduğumuz bilgiler eski kalıyor. Bunun için politikamız ne olacak? Böyle bir şey planlandı mı? Ne öngörülüyor? Bunun hakkında bilgi sahibi değiliz."

Kalite Odaklı Çalışmayı Artırmalıyız

Prof. Dr. Akın Burak Etmoğlu /  Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Görevlisi:

“Türk eğitim sisteminde hala sayı odaklı çalışıyoruz, kalite odaklı değil. Kalite odaklıyı artırmamız gerekiyor. İkinci bir konuysa; süreklilik ve sürdürülebilirlik sanayici için ne kadar kıymetliyse benim için de önemli. Kalite bekliyorsan, iş bekliyorsan bu performans göstergelerine göre planlamadan lazım eğitim sistemini. Bunu yapmadığın takdirde eleştiriye açık bir sistemden bahsedersin. Üniversitelerin yetkinlik haritasının olmadığını biliyorum. Dolayısıyla siz insanı çok kıymetli hale getirdiniz, doğrudur ama bu kıymetli insanların nerede, neler yaptığı hakkında hiçbirimizin fi kri yoktur. Araştırma Bilgi Sistemi (ARBİS) benzeri birtakım yapılar kuruluyor. Bunlar önemlidir ama sürekliliği nedir, ne kadar takip etmektedir bunlar hakkında kıt bilgim cevap veremiyor. Dolayısıyla cevaplarımız bu noktaya odaklanıyor. Biz ayrı dünyaların insanlarıyız çünkü beklentilerimiz farklı şekilde ortaya konmuştur.”

Sermaye Doğru Bir Şekilde Yönetilmeli

Aydın Ersoy / Borçelik İnovasyon Strateji Geliştirme ve Pazarlama Müdürü:

“En önemli konu sanayi envanteri eksikliği. Bir diğer konu ise sermaye kıtlığı. TÜİK verilerine bakıp, ‘Türkiye’de 900 milyon ton ithalat var. Hemen yassı çelik firması kuralım’ diye bir yaklaşım var. Son üç yıldır artan 10 milyon tonluk yeni kapasiteye rağmen hala neden 900 milyon ton ithalat var, diye kimse sormuyor. Bugün firmalar sıcak sac üreticileri için yüzde 60 kapasite kullanım oranıyla çalışmaya mahkum. Kalıp standart üründe farklılaşamadıkları için çareyi antidampingde arıyorlar. Tüm sektörlerin katma değerli ürüne konsantre olması gerekiyor. Farklılaşmayı sağlayabilmek için de şirketlerin, sermayenin doğru bir şekilde yönetilmesi lazım.”

Haberimizi sanayi sektöründe faaliyet gösteren girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

22 Haziran 2015 Pazartesi

Aile Şirketlerinde Başarının Yolu İnovasyondan Geçiyor!

Uluslararası denetim ve danışmanlık şirketi EY’nin Kennesaw State Üniversitesi ile birlikte yaptığı araştırma, aile şirketlerinin uzun vadeli başarısının girişimciliğe, inovasyona ve aile birliğine dayandığını gösterdi.

Uluslararası denetim ve danışmanlık firması EY’nin yaptığı araştırma, dünyanın en başarılı aile şirketlerinin pratik iş, inovasyon, strateji, güçlü ticari yetenek ve aile desteğini başarıyla bir araya getirenler olduğunu ortaya koydu.

EY ve Kennesaw State Üniversitesi’nin Cox Family Enterprise Center işbirliği ile gerçekleştirilen araştırma, “Aile şirketleri sürekli başarıyı nasıl elde eder?” başlığını taşıyor.

21 küresel pazardaki en büyük 25 aile şirketinin katılımı ile yapılan araştırma, devamlılık, kadınların liderliği, yönetim, iletişim, çatışma çözümü, marka yaratma, kurumsal sosyal sorumluluk, hayırseverlik ve sürdürülebilirlik, siber güvenlik olmak üzere yedi maddeye odaklanıyor. Araştırma ayrıca aile şirketlerini başarılı ve uzun ömürlü kılan dikkate değer uygulamalar, özellikler ve başarı etkenlerinin altını çiziyor.

Aile Şirketleri Sağlıklı ve Güçlü

Araştırma, aile şirketlerinin ikinci nesil ve sonrasında bile girişimci ve inovasyon odaklı olmaya devam ettiklerini, rehavete kapılmadıklarını ortaya koyuyor. Aile şirketleri büyümelerini devam ettirmek için yeni yeteneklere, üretim artışına ve yeni sistemlere yönelik yatırımlarını sürdürüyorlar.

Aile şirketlerinin küresel ekonomi için büyük bir önem taşıdığını ortaya koyan araştırmaya göre, küresel ekonominin üçte ikisinden fazlasını aile şirketleri oluşturuyor, tüm istihdamın %50 ile 80 arasındaki oranını aile şirketleri sağlıyor.

Ekonomik gelişimin sağlıklı bir şekilde sürdürülmesinde aile şirketlerinin payının ve sorumluluğunun büyük olduğunu vurgulayan EY Türkiye Aile Şirketleri Lideri Metin Canoğulları şunları söyledi:

“Küresel ekonominin üçte ikisinden fazlasını oluşturan aile şirketleri, ülkemizde de kalkınma ve istihdamın sağlanmasında önemli bir rol üstleniyor. EY olarak Kennesaw State Üniversitesi ile birlikte gerçekleştirdiğimiz araştırma, aile şirketlerinin girişimcilik ve inovasyon ruhunu benimsediklerini, ayrıca kurumsal sürekliliği sağlamak için gereken kararlılık ve hazırlığa da sahip olduklarını ortaya koyuyor. Aile şirketleri, değerlerini kuşaktan kuşağa aktarırken, üretim güçlerini yükseltmek ve yeni pazarlara ulaşmak için yatırım yapmak konusunda oldukça istekliler. Aile şirketleri arasında, yönetim kurullarında daha fazla kadın üye bulundurmaya sıcak bakan ve yenilikçi, modern yönetim anlayışını benimsemiş olanların oranı da bir hayli olumlu, önemli göstergeler.”

Aile Şirketleri Yeni Pazarlara Açılmak İstiyor

Bu şirketler için başarının anahtarı, aile bağlılığını ve değerlerini korurken, birinci sınıf yönetim anlayışı ve uygulamalarını benimsemekte. Araştırmanın öne çıkan bazı bulguları şöyle:

Aile şirketlerinin %87’si, şirketin devamlılığından sorumlu olan kişiyi net olarak belirlemiş durumda.%70’i bir sonraki CEO olarak bir kadını düşünüyor. Yarısından fazlası ise yönetim kurullarında en az bir kadın üyeye sahip.Aile şirketlerinin %90’ı bir yönetim kuruluna sahip.%90’ı işle ilgili konuları görüşmek üzere düzenli olarak aile ya da hissedar toplantıları yapıyor.% 76’sı marka iletişimi çalışmalarında bir aile şirketi olduklarını belirtiyor.% 81’i hayır işleri yapıyor.% 83’ü siber güvenliğe harcama yaptıkları harcamanın artmasını bekliyor.%64’ü 2015’te yeni pazarlara açılmayı hedefliyor. Bu da büyüme için ne kadar istekli olduklarını ortaya koyuyor.%50’si kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik çalışmalarına değer veriyor. Ek olarak % 85’i Etik Kodlar çerçevesine, %4’ü bir aile vakfına sahip. Araştırmaya katılan şirketlerin %37’si 2015’te hayır işlerine yönelik aktivitelerini artıracaklarını belirtiyor.Siber risklerden duyulan endişe, etkisini giderek artırıyor. Katılanların büyük çoğunluğu (%90) siber risklerden etkilenmeyeceği konusunda kendisine oldukça güveniyor. Katılımcıların %83’ü siber güvenliğe yönelik harcamalarının artmasını bekliyor. Şirket sahiplerinin %25’i ise siber risklerin işlerini nasıl etkilediği konusunda bilgi sahibi değil.

Haberimizi aile şirketlerinde faaliyet gösteren girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

20 Haziran 2015 Cumartesi

e-Dönüşüm’ün Türkiye Lideri FIT Solutions Endeavor Girişimcisi Oldu!

59. Uluslararası Seçim Paneli’nde tüm zorlu aşamaları geçerek Endeavor Girişimcisi unvanını kazanan e-Dönüşüm®’ün Türkiye’deki lideri FIT Solutions, bu gelişme ile pazardaki liderliğini daha da perçinleyerek hizmetlerini çok daha geniş kapsamda müşterilerine ulaştıracak.

Etkin Girişimcileri seçip destekleyen Endeavor, 59. Uluslararası Seçim Paneli’ni Amman, Ürdün’de düzenledi. Organizasyona, başta Endeavor Global Yönetim Kurulu Başkanı Edgar Bronfman Jr. olmak üzere iş dünyasına yön veren önemli fikir liderleri katıldı. Tüm dünyadan 15 şirketin Endeavor Girişimcisi unvanı aldığı 59. Uluslararası Seçim Paneli’nde bu unvana layık görülen şirketlerden biri de, Türkiye’deki e-Fatura, e-Defter, e-Arşiv, e-Bilet, e-İmza, KEP ve e-Mutabakat gibi uygulamalarla e-Dönüşüm® süreçlerinin lideri olan FIT Solutions oldu.

Uluslararası Seçim Paneli için 10 farklı ülkeden 24 panelist yoğun bir tempo içinde bir araya geldi ve Endeavor Girişimci Adaylarını değerlendirdi. Bu panelistlerin arasında Endeavor Global Yönetim Kurulu Başkanı Edgar Bronfman Jr., Ürdün Yönetim Kurulu Başkanı Ali Al Husry ve Ürdün Yönetim Kurulu Üyesi Fadi Ghandour’un yanında Türkiye’den Leapster Ventures Partneri Barış Aksoy ve Revo Capital Partneri Berkin Toktaş gibi isimler dikkat çekti.

Endeavor Girişimciliği unvanına hak kazanan FIT Solutions hakkında Endeavor Türkiye Genel Sekreteri Didem Altop: "Devletin ticari e-raporlama politikaları, şirketlerin dijitalleşme ve entegre kurumsal teknoloji çözümler alanında danışmanlık ihtiyacı ve hizmet fırsatları yaratmıştır. Uzmanlık ve deneyimleriyle kurulan FIT Solutions, yenilikçi hizmetler sunarak yerel ve bölgesel önderlik yolunda ilerlemektedirler. Bu vizyoner girişimcileri tekrar tebrik ediyoruz ve bugünden itibaren Endeavor olarak onların bu yolculuklarına dahil olmaktan mutluluk duyuyoruz." dedi.

FIT Solutions Kurucu Ortak ve CEO’su Ahmet Bilgen: “Dünyadaki teknoloji trendlerini takip eden, şirketlerin verimliliğini arttıran çevreci çözümler üreten Endeavor Girişimcisi bir firma olarak, daha da güçlenerek yolumuza devam edeceğiz” dedi.

FIT Solutions’ın Seçim Aşamaları

Bu unvanı alabilmek için hem şirketi hem de girişimcinin kendisini bir ön değerlendirmeden geçiren Endeavor, liderlik potansiyeli, ekosisteme katkı, uygulama becerisi, açık fikirlilik, şirketin büyüme potansiyeli, yatırıma uygunluk, geçmiş performansları ve yenilikçi yaklaşım gibi kriterleri göz önünde bulunduruyor. Bu elemeden geçen şirketler ile daha sonra tanışma toplantısı düzenleniyor, mentorlar ile görüşüyor, daha sonra önce yerel, arkasından da uluslararası jüriler tarafından seçiliyorlar. Tüm bu aşamaları geçebilen nadir şirketler, en sonunda Endeavor Girişimcisi unvanını almaya hak kazanıyorlar.

Endeavor Girişimciliği Ne Kazandırıyor?

Endeavor, Endeavor Girişimcisi olarak seçilen şirketlere uluslararası üye ve gönüllü ağı ile birlikte teknik ve stratejik destek sunuyor. Bu desteğin içeriği, finansman yönetimi, insan kaynakları yönetimi, kurumsal yönetişim gibi konuları kapsamakta. Endeavor Girişimcisi seçilen şirketler aynı zamanda ihtiyaç analizleri kapsamında mentorluk hizmeti, yol haritası oluşturma, eğitim seminerleri, global ve Türkiye’deki çözüm ortaklarının hizmetleri ile finansal yol haritası ve sadece Endeavor Girişimcileri’nin faydalanabilecekleri bir kredi havuzuna erişim sağlıyorlar.

Bu gelişme ile birlikte FIT Solutions, pazardaki liderliğini daha da perçinleyerek hizmetlerini çok daha geniş kapsamda müşterilerine ulaştıracak.

Endeavor Girişimcisi unvanını kazanan FIT Solutions hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.fitsolutions.com.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

19 Haziran 2015 Cuma

İnternetten Uçak Bileti Satan Girişim Ucakbileti.com Yenilendi!

Günümüzde uçak bileti almak için hemen hepimiz interneti tercih ediyoruz. Bu noktada havayolu şirketlerinin kendi web siteleri dışında, sadece bu alanda hizmet veren ve karşılaştırmalı uçak bileti alternatifleri sunan siteler ilgi görüyor. Pek çok havayolu firmalarının uçuş bilgilerini sorgulayıp karşımıza getiren bu siteler oldukça kullanışlı. Bu siteler arasında öne çıkanlardan biri de Ucakbileti.com.

İnternet girişim dünyasının yakından tanıdığı Orkun Tekin’in kendi girişimi olan Ucakbileti.com, ucuz uçak biletine ulaşmanın en kolay yolunu sizlere sunuyor. Yeni tasarımı ve alt yapısıyla çok daha pratik bir hale gelen Ucakbileti.com, tüm yurt içi ve yurt dışı uçak biletlerini saniyeler içinde sorgulayıp size sunuyor. Böylece tüm havayollarının uçak biletlerini kısa sürede karşılaştırıp ihtiyacınıza göre istediğiniz tarih ve saatteki en ucuz uçak biletini kolayca satın alabiliyorsunuz.

Sitenin dikkat çeken yeniliklerinden biri de mobil dostu arayüzü. Ucakbileti.com sayısı gittikçe artan mobil kullanıcıları düşünerek sitenin tablet ve akıllı telefonlarda da kullanılmasını sağlıyor.

Bundan böyle Ucakbileti.com’dan bilet almak için bilgisayardan giriş yapmanız şart değil. Mobil arayüzü sayesinde cep telefonu ya da tabletinizden de biletinizi kolayca satın alabilirsiniz.

Tüm sayfaları dünyanın önde gelen SSL sağlayıcısı GeoTrust Global CA güvenlik sistemiyle donatılmış sitede güvenilir bir şekilde alışveriş yapmanız mümkün. 3D secure sistemi sayesinde dilediğiniz uçak biletini içiniz rahat bir şekilde satın alabiliyorsunuz. Böylelikle kredi kartınıza tanımlı cep telefonunuza gelen şifre ile ödeme onayı vermediğiniz takdirde hiçbir işlem yapılmıyor. Ayrıca anlaşmalı kredi kartlarına taksit imkanı da yüzünüzü güldüren bir detay.

Ucakbileti.com’un sunduğu avantajlar bunlarla bitmiyor. Gözle görülür derecede artan hızından bahsetmemek olmaz. Şu an için Türkiye’nin en hızlı uçak bileti arama sitesi olan Ucakbileti.com’da çeşitli hava yollarının yurt içi veya yurt dışı uçuşlarını saniyeler içinde karşılaştırıp sizin en için en uygun uçak biletini sadece birkaç tıkla satın alabiliyorsunuz.

Yenilikçi yaklaşımı, kullanıcı dostu, hızlı ve güvenilir hizmetiyle Ucakbileti.com, internetten uçak bileti alanların bir numaralı adresi olmayı hedefliyor.

Ucakbileti.com hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.ucakbileti.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

18 Haziran 2015 Perşembe

Girişimcilik Ekosistemi 23 Haziran'da GİV İftarı'nda Buluşuyor!

Girişimci İşadamları Vakfı (GİV), her yıl ramazan ayında gerçekleştirdiği Geleneksel GİV İftar Programı'nda girişimcilik ekosistemini bı yıl da bir araya getirecek.

Girişimcilik ekosisteminin ve iş dünyasının bir araya geleceği "Geleneksel İftar Programı", 23 Haziran 2015 Salı günü GİV'in Eyüp'teki merkezinde gerçekleştirilecek.

İftar Programına katılmak isteyen okurlarımızın 0212 418 60 18 ve 0535 053 59 11 nolu telefonları arayarak veya online LCV ile katılım isteklerini iletmeleri gerekiyor.

Girişimci İşAdamları Vakfı hakkında daha detaylı bilgi edinmek istiyorsanız ilgili haberimizi okuyabilir ya da www.giv.org.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

17 Haziran 2015 Çarşamba

Aile Şirketlerinde Kurumsallaşma Hantallık Değil Rekabet Gücü Sağlar!

Mersin’de düzenlenen ‘Anadolu Seminerleri’nin 40’ıncısı Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Seminerde ‘Aile Şirketlerinde Yarın Kimler Ayakta Kalacak?’ konusu tartışıldı.

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin (TKYD), Etik ve İtibar Derneği (TEİD), Borsa İstanbul, İş Yatırım, Dünya gazetesi, Türk Girişim ve İş Dünyası Federasyonu (TURKONFED), Uluslararası Finans Kurumu (IFC) işbirliği ile gerçekleştirdiği ‘Anadolu Seminerleri’nin 40’ıncısı Mersin’de düzenlendi. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ev sahipliğinde gerçekleştirilen seminerde ‘Aile Şirketlerinde Yarın Kimler Ayakta Kalacak?’ konusu tartışıldı.

Moderatörlüğünü TKYD Genel Sekreteri Güray Karacar'ın yaptığı panelde Stratejico. tarafından hazırlanan 'Mersin Kurumsal Yönetim Algı Araştırması Raporu' açıklandı. Mersinli fikir önderleri ile yapılan görüşmeler sonucunda hazırlanan raporda, Mersin'de kurumsal yönetime ilginin ve sağladığı faydaya ilişkin farkındalığın üst seviyede olduğu tespit edildi.

Rapor üzerinde değerlendirmelerde bulunan Dünya gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, aile şirketlerinin uzun ömürlü olmasının önündeki en önemli sorunlardan ikisinin yetki kıskançlığı ve vazgeçilmez adam olma tutkusu olduğunu vurguladı. Toplantıdaki ortak görüş ise, kurumsallaşmanın şirketleri hantallaştırmayacağı ve daha rekabetçi bir konuma taşıyacağı olarak belirlendi.

Altan: "Kurumsal Yönetimden Korkmayın"

İş Yatırım Menkul Değerler AŞ Yatırımcı İlişkiler Müdürü Ozan Altan da, finansal başarısını kurumsal yönetim ilkelerine uyum sağlayarak sürdürülebilirliğini teminat altına alan şirketlerin daha iyi şartlarda finans kaynaklarına ulaşabildiğini vurguladı. Bir şirketin büyümek istediğinde finans sağlamak için ya bankaya başvuracağını ya halka açılacağını ya da fon bulmaya çalışacağını kaydeden Altan, ilk olarak şirketin finansal performansına bakılacağını söyledi. Şirketin operasyonel ve finansal başarısının devamlılığı ve sürdürülebilirliğinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Altan, bunun da kurumsallaşma ile sağlanabileceğini anlattı. Altan, şirketlerin kurumsal yönetimden korkmaması gerektiğine işaret etti. İnsanların bilmediğinden korktuğunu söyleyen, yatırımcıların da tanıyamadığı, şeff af olmadığını düşündüğü şirketlerden uzak durduğunu kaydeden Altan, kurumsal şirketlerin yurtiçi ya da dışından uzun vadeli finansmanı daha kolay ve daha ucuza sağlayabildiğini aktardı.

Bildik: "Girişimcileri Bekliyoruz"

Borsa İstanbul Özel Pazar Müdürü Doç. Dr. Recep Bildik ise, Türkiye’deki finans kaynaklarına büyük şirketlerin daha rahat ulaştığını ama yeni girişimcinin bu imkanlara sahip olmadığını bildirdi. Bildik, bu alandaki boşluktan hareketle Özel Pazar’ı oluşturduklarını söyledi ve “Dünyada bu sistemi oluşturan ilk borsayız. Bu pazara internet üzerinden küçük ve işe yeni başlayan işletmelerle bu şirketleri destekleyecek güçlü şirketle üye oluyor.” dedi.

Site aracılığıyla sermaye arayan girişimcilerle bu şirketlere yatırım yapmak isteyen karlı yatırım fırsatları arayan yatırımcıları buluşturduklarını kaydeden Bildik, nitelikli melek yatırımcıların yeni girişimcilerin hisse senetlerini alıp girişimcilere hayat verdiğini, projelerini gerçekleştirip büyümelerine yardımcı olduklarını anlattı. Bu çalışmayı kar amaçlı yapmadıklarını vurgulayan Bildik, üyeliklerde sembolik ücretler alındığını bildirdi. 230 üyeye ulaştıklarını da anlatan Bildik, “Burada yeni şirketlerin ileride halka açılmasının zemini de hazırlanıyor. Gerekli eğitimler de veriliyor.” dedi.

Öncer: "İtimat Kontrole Mani Değil"

TEİD Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Öncer, şirketlerin aileden ayrı bir tüzel kişiliğinin olması gerektiğini vurguladı, şirketlerin devamını sağlamak için uygulamalarda prensipler konulması gerektiğini aktardı. Öncer, aile anayasasının mutlaka oluşturulması gerektiğini ifade ederken, aile anayasasını oluşturan şirketlerin uluslararası ortaklıklar kurma, ulusal ve uluslararası kredilere ulaşma, mal alım satımlarından müşteri ilişkileri gibi her alanda bir adım önde olacağını vurguladı. Öner, “Şirketin yapısına uygun politikalar oluşturulmalı. Prosedürlerin yazılması gerekiyor. Bu şekilde çalışma yapılınca aile şirketlerimiz daha düzgün bir sisteme girip kurumsallaşacak ve rekabet ortamında daha rahat edecektir” dedi. 'Kimler ayakta kalacak?' sorusuna yanıtın öncelikle "Güveni sermaye gören firmalar" olarak yanıtlanması gerektiğini belirten Selçuk Öncer, Kurumsallaşmada güvenin kritik bir rol oynadığını, ancak aile şirketlerinde güvenle birlikte denetimin de önemli olduğunu söyledi. Öncer, konuşmasını "İtimat kontrole mani değil" diyerek sonlandırdı.

Aşut: "Dönüşüm Beyinde Başlar"

Toplantının açılış konuşmasını yapan MTSO Başkanı Şerafettin Aşut, eğitim vakıfl arı olan EKAV aracılığıyla kurumsallaşma ile ilgili eğitimler düzenlediklerini vurguladı. "Kurumsallaşmada dönünüşüm beyinde başlar" diyen Aşut, “Girişimcilerimize onları asırlık firmalar yapmanın teknik eğitimlerini verdik. Kurumsallaşma önemli. Ancak bu işin en temel üçüncü payandasını kimi ihmal ediyoruz. Evet, önce kurumsallaşmayı isteyeceğiz, sonra bilimsel, teknik eğitimlerini alacağız, sonra da firmalarımızı gelecek asırlara taşıyacak gerçek kriter olan etik değerleri tespit edip, uygulayacağız." dedi.

Kiper: Kurumsallaşma Rekabet Avantajı Sağlar

TOBB Mersin Genç Girişimciler Kurulu Başkanı Osman Kiper, kurumsal yönetim anlayışıyla girişimcilik ekosistemi arasında bir bağlantı ortaya konulması gerektiğini söyledi. Kiper, “Kolay gözükmemekle birlikte uygulanabilmesi halinde kurumsallaşma belli bir düzeye gelmiş aile şirketlerine ciddi rekabet avantajları sağlayabilir. Kurumsallaşma ve girişimcilik bir arada olunca hantallık, girişimcilik ruhunun kaybolması gibi endişeler de beraberinde geliyor. Aksine net ve düzenli bir şirket yapısı oluşursa girişimci ruhla kurumsallaşmanın avantajı kullanılabilir.” dedi.

Dünya kaynaklı haberimizi aile şirketlerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

16 Haziran 2015 Salı

Ücret-Verimlilik Dengesizliği Sanayiyi ve Ekonomiyi Zorluyor!

2015’in ilk çeyreğinde verimlilik yüzde 0,3 reel işgücü maliyeti yüzde 10,9 arttı. İşgücü maliyetinde yıllık nominal artış hızı ise yüzde 14,6’ya çıktı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2015 yılının ilk çeyreğine ait imalat sanayii üretim ve istihdam verileri kullanılarak yapılan hesaplamalara göre, Ocak, Şubat, Mart aylarını kapsayan dönemde bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla üretim yüzde1,3, istihdam yüzde 0,9 oranında yükseldi.

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından yapılan TÜİK verileri değerlendirmesine göre, üretim ve istihdam düşüş yönünde değişmeye devam ediyor.

Söz konusu dönemde verimlilik (işçi başına üretim) yüzde 0,3; buna karşılık reel (enflasyondan arındırılmış) işgücü maliyeti yüzde 10,9 gibi çok yüksek bir oranda arttı. Reel işgücü maliyeti üst üste 13 çeyrek dönemdir (39 aydır) yükseliyor. Verimlilik aynı kalırken reel işgücü maliyetinin büyük bir hızla artması sanayinin rekabet gücünü, ihracatı ve yatırımları olumsuz etkiliyor.

Son 5 Yılda Verimlilik Yüzde 5; Reel İşgücü Maliyeti Yüzde 23 Yükseldi

2010 yılının ilk çeyreğinden 2015’in aynı dönemine uzanan son 5 yılda da reel işgücü maliyeti, verimliliğe kıyasla yaklaşık 5 kat hızlı arttı. Reel işgücü maliyeti yüzde 22,8 yükselirken, verimlilik artışı yüzde 4,9’da kaldı. Üretim yüzde 31; istihdam yüzde 24,8 oranında yükseldi.

İşgücü maliyeti ile verimliliğin birlikte değerlendirilmesini sağlayan ve bir birimlik üretimde işgücü maliyetinin rekabet gücüne etkisini yansıtan “birim işgücü maliyeti” endeksi ise aynı dönemde 112’den 123,8’e yükselerek yüzde 10,5 arttı.

Verimlilik ve reel işgücü maliyeti arasındaki farkın yükselmesi, sanayi ürünlerimizin iç ve dış piyasalardaki rekabet gücünün kısıtlandığına işaret ediyor.

Rekabet gücünün ve istihdamın artırılması için, ücret-dışı işgücü maliyetinin, özellikle işletmeler üzerindeki SGK prim yükünün hafifletilip, OECD ortalamasına indirilmesinin yanı sıra, ücret artışlarında verimliliğin dikkate alınması gerekiyor.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

15 Haziran 2015 Pazartesi

StartersHub İle Parlak Fikirlerinizi Global Şirketlere Çevirebilirsiniz!

MV Holding, Gedik Yatırım, Netmarble Türkiye ve Bahçeşehir Üniversitesi, Türkiye ve çevre ülkelerde girişimcilik ekosistemini geliştirmek ve desteklemek üzere StartersHub’ı hayata geçiriyor.

Yeni kurulan girişimlerin hızla büyüyen, başarılı, global şirketler olması için gerekli girişim sermayesini, stratejik ortaklıkları, uzmanlık ve mentor desteğini sağlayacak olan StartersHub, Levent'teki 1000 metrekarelik tesisinde girişimcilere hizmet verecek. MV Holding, Gedik Yatırım, Netmarble Türkiye ve Bahçeşehir Üniversitesi’nin işbirliğiyle hayata geçirilen StartersHub’ın, ilham verici ortak çalışma alanında, Türkiye'nin yanı sıra Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Bağımsız Devletler Topluluğu'ndan girişimlere itici bir güç olarak dünya standartlarında bir destek sağlaması hedefleniyor.

StartersHub Başlangıç Sermayesi 22 milyon TL Olan Yatırım Ortaklığı Tarafından Kuruldu

MV Holding ve Gedik Yatırım'ın ana yatırımcısı olduğu StartersHub, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ikinci büyük hızlandırma programı Startupbootcamp’in İstanbul bacağını da içine alıyor. Başlangıç sermayesi 22 milyon TL olan yatırım ortaklığı ile kurulan oluşum Finans Teknolojileri, Oyun, Yaşam Bilimleri, Nesnelerin İnterneti ve Büyük Veri alanlarındaki programları stratejik ortaklıklar ile sürdürecek.

Girişimcilere Sadece Fon Değil; 360 Derece Destek Sağlayacak

Yenilikçi bir fikri olan ve bunu bir iş modeline dönüştürmek isteyen girişimciden piyasaya sürecek bir ürünü olan ya da iş modelini bir ileri seviyeye taşımak isteyen şirketlere kadar herkese açık bir yapı olan StartersHub, girişimciye 360 derece destek olmayı amaçlıyor.

Yapılan başvurular, alanında profesyonel bir ekip tarafından incelendikten sonra, seçilen ekiplere her anlamda donanımlı bir çalışma alanı sunuluyor. Ekosistemdeki değişik oyuncuları bir araya getiren StartersHub, baştan sona her aşamada girişimcilere destek olmaya hazırlanıyor. StartersHub kapsamında seçilen fikir aşamasındaki projeler için girişimcilere başlangıç seviyesi olarak 15 bin Dolar, sonraki aşamalarda ise 250 bin Dolar’a kadar fonlama sağlanacak.

“StartersHub Girişimcileri Cesaretlendirecek”

StartersHub lansmanında konuşan MV Holding İcradan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Dorman; “Girişimciler ekonominin gelişmesinde, yenilikçi teknolojilerin ve fikirlerin piyasaya sunulmasında lokomotif işlevi görüp daha iyi ürün-hizmet sağlanmasını, verimliliğin artmasını ve yeni iş olanaklarının yaratılmasını sağlarlar. StartersHub girişimcileri cesaretlendirecek ve zorlu iş dünyasının içindeki yolculuklarında onlara destek olacak.” dedi.

StartersHub ile yatırımcı ve stratejik ortak olarak işbirliği yapan dünyanın en büyük oyun geliştirici ve yayıncılarından biri olan Netmarble’ın Uluslararası Operasyonlar Başkanı Seungwon Lee de işbirliği ile ilgili olarak; “Oyun endüstrisindeki girişimleri küresel başarı öyküleri haline getirme konusunda bu tarz oluşumlara katkıda bulunmaktan son derece mutluyuz.” şeklinde konuştu.

Bahçeşehir Üniversitesi Co-op Direktörü Ömer Yücel konuyla ilgili olarak; "Uğur eğitim vakıfları ve BAU olarak Türkiye'deki girişimcilik eko sisteminin gelişeceğine inanıyoruz ve bu bağlamda da gençlerin önünü açmak için her türlü desteği sunmaya devam ediyoruz.” şeklinde konuştu.

Haberimizi girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

13 Haziran 2015 Cumartesi

Anton Tomic: Sigortanın Geleceği Teknoloji İle Şekillenecek!

SAP Dünya Sigorta Stratejisinden Sorumlu Yönetici Anton Tomic, sigorta şirketlerinin dijitale yatırım yapmalarının çok önemli olduğunu belirterek; “Dijitalleşme aslında bizi biz yapan ana platform. Hizmetlerimizi daha görünür hale getiriyor.” dedi.

Sigorta sektörü hızla teknolojiye koşuyor. Sektöre bu yönde hizmet veren dünyanın önde gelen teknoloji hizmetleri sağlayıcısı SAP, Türkiye’yi büyüme potansiyeli olan ülkelerin başında gösteriyor. SAP Dünya Sigorta Stratejisinden Sorumlu Yönetici Anton Tomic, dijitalleşmenin tüm dünyada çok hızlı yol aldığını belirterek, “Sigortanın geleceği de teknoloji ile şekillenecek” dedi. Tomic, Türkiye’nin interneti yoğun kullanan ülkeler içinde yer aldığının da altını çizerek, “Türkiye’yi gözden kaçırırsak yenilikçiliği gözden kaçırmış oluruz.” diye konuştu.

Anton Tomic, sigorta alanında tüm dünyada dijitalleşme nedeniyle büyük bir değişim yaşandığını belirterek, şöyle konuştu: “Tüm dünyada müşterilerimizin yaşanan değişime en iyi şekilde uyum sağlaması için gerçek zamanlı ve sadeleştirilmiş veriye ulaşma hedefini merkeze koyarak çalışmaya başladık. 2011-2015 yılları arasında dünya genelinde sigorta sektörüne yaptığımız yatırımların toplamı 1 milyar euroyu aştı. Bu değişim için 400 milyon kadar kod yazdık. 400 kişilik bir ekip ile sürekli çalışıyoruz. SAP içinde bugüne kadar başka hiçbir iş kolu için bu kadar büyük bir yoğunlaşma yaşanmamıştı. Biz bu işin dünyadaki kalbi olmak ve bunu da iş ortaklarımızla birlikte başarmak istiyoruz.”

“Öncelikle müşterilerimizi takip ediyoruz.” diyen Tomic sözlerini şöyle sürdürdü: “Onlar neredeyse biz oradayız. Türkiye’de sigortacılık sektöründe müşterilerimiz olan şirketler henüz faaliyet anlamımda istenilen seviyeye gelmemiş olsa da biz bu işe kısa , orta ve uzun vadeli bakan bir şirket olarak onlarla beraberiz.”

Dijitalleşme ve nesnelerin interneti anlamında bakıldığında Türkiye’de çok ciddi bir yenilikçilik potansiyeli gördüklerinin altını çizen Tomic, “Bu ihtiyaç olduğu yerde yeşeriyor. ABD’den gelmiyor. Sosyal medya kullanımı ve dijitalleşme oranı Türkiye’de Almanya ve İngiltere’nin çok çok üstünde ve biz bunu takip ediyoruz. Türkiye’de sigorta sektöründe acente ve broker kanalına çok ciddi bağlılık var. Bu durum dijitalleşmenin önünde bir engel gibi dursa da biz yerel gözle bakarak sigorta şirketiyle acenteyi dijital bir gelişimi sağlamayı hem kurumu hem de acenteyi dijitalleştirmek istiyoruz. Sigortacılığın gelişmiş olduğu ülkelerden örnek vermek gerekirse, İngiltere’de trafik sigortasının yüzde 90’ı online yapılıyor. Müşteriler online’a gidiyorlar, mukayese ediyorlar, sonra acenteye ya da şirkete giderek pazarlık yapıyorlar.” diye konuştu. Türkiye’de gelinen durum itibarıyla internet kullanımında dijitalleşmede artık tüm kanalların içinde olduğu bir değişimin şart olduğunun altını çizen Tomic, “Biz bu ortamı birleştirerek aslında sıkıntıyı ortadan kaldıracak çözümler üretiyoruz.” dedi.

Kâr Sorunu Trafikten Uzaklaşarak Çözülebilir

Türk sigorta sektöründeki kâr sorununa yönelik nasıl bir çözüm olabileceğini sorduğumuz Anton Tomic, başta yeni ürünler eklenmesi gerektiğinin altını çizerek şunları söyledi: “Biraz araç sigortasından uzaklaşıp, ticari, hayat ve emeklilik yönündeki ürünlere kaymakta fayda var. Karlı branşlar hayat ve ticari sigortalarda bunu görmek gerekiyor. G.Kore’den örnek vermek istiyorum. Samsung bir teknoloji devi ama aynı zamanda bir sigorta şirketi ve bizim de önemli müşterilerimizden biri. Şöyle bir şey yapıyorlar. Araç sigortanız var ve hiç hasarınız olmadı o yıl, ya size indirim yapalım ya da indirim tutarını emeklilik sigortanıza yansıtalım gibi tercihlerde bulunuyorlar. Bu çok ilginç ve çok güzel bir uygulama. Sigorta sektöründe karlılık dediğimiz şey hasarla doğrudan alakalı ve belirleyici.

Sigortayı ve hizmeti bir arada düşünmek ve bunu bir paket olarak sunmak gerekir. Tüm bunları tüm kanalları bir araya getirerek aynı resmin bir parçası yapmak çok önemli. ” Sigortanın geleceği teknoloji ile şekilleneceği öngörüsünde bulunan Anton Tomic, “Dijitalleşme aslında bizi biz yapan ana platform. Hizmetlerimizi daha görünür hale getiriyor.” dedi.

Yabancı Yatırım Gelmeye Devam Eder

Türk sigorta sektörüne yabancı yatırımcıların gelmeye devam edeceğine dikkat çeken Tomic, “Kesinlikle gelmeye devam edecektir. Kârlılıklar düşük olmasına rağmen yatırım devam edecektir. Türkiye de sigorta sektörüne bakıldığında dünya devlerinin satın almalarında büyük hedefl er var. Ve hepsinin önemli stratejileri var.” şeklinde konuştu.

Türkiye’de Bulut Teknolojisi İçin Çalışıyoruz

Sohbette teknolojideki yeniliklerinden bahseden Anton Tomic, Asya’da denenmeye başlayan bir hizmetten bahsetti. Asya’da firmaların tüm hizmetlerini SAP bulutu üzerinden çalıştırabildikleri bir hizmete başladıklarını söyleyen Tomic, “Bu hizmet daha ucuz ve maliyeti etkin. Ön ödemeli maliyeti yok. Lisans almadan yatırım yapmadan, aylık ya da yıllık ödemelerle işleyen bir yapı. Bir başlangıç ücreti ödüyor, biz platforma müşteriyi katıyoruz. Tabi ki burada ülkenin mevzuatı önemli. Burada da mevzuata bakılacak ve yetkili makamlarla görüşeceğiz. Bunun çalışmasını yapıyoruz. Japonya'da bu hizmet başladı. Gelecekte mevzuat izin verirse tüm hizmetlerimizi buluttan verebilecek durumdayız. Çok güvenli bir yapı. Trend bu yönde gidiyor. Bugün SAP’ın dünya genelinde gelirlerinin yüzde 30’u buluttan geliyor” diye konuştu.

İstanbul’a 20 Milyon Euroluk İnovasyon Merkezi

SAP’ın Türkiye hedeflerine değinen Anton Tomic, Türkiye’nin SAP için büyüme potansiyeli olan ülkelerin başında geldiğini belirterek, “SAP dünyada son 5 senedir çift haneli büyüyen bir şirket ve Türkiye’de ise bunun iki üç katı büyüyebiliyoruz. Bu da bizi çok öne çıkarıyor. Çalışan sayımız, gelirimiz hep katlanıyor. Hedeflerimiz bunlardan da büyük. Öncelikli ülke olarak hem yatırımda hem de destek açısından. Türkiye’ye özel olarak şunu söyleyebilirim. SAP’ın dünyadaki 15 tane laboratuvarı ve 2 tane inavosyon merkezi var, bunların biri Berlin diğeri İstanbul’da. Burada 1.5 sene önce açtık ve Türk mühendislerinden oluşan gençler çalışıyor. 20 milyon euro yatırım yapıldı. Dünyaya çözüm üreten projeler geliştiriyoruz. Bunları Türk mühendisleri yapıyor. Yenilikçi çözümler üretiliyor. Tamamen Türkler çalışıyor. Şu an 150 çalışanımız var ve bu 300’e çıkacak. Bu yatırım tamamen karşılıksız bir yatırım. SAP burayı ve gençleri önemsediği için yaptı bu yatırımı.” dedi.

Dünya kaynaklı alıntı haberimizi sigorta sektöründe faaliyet gösteren okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

12 Haziran 2015 Cuma

Pazaryeri Odaklı Girişimler 17 Haziran'da Yeni Yasayı Tartışacak!

Türkiye’de 27 Haziran’da yürürlüğe girecek olan 6493 nolu “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Kanunu”na göre 27 Haziran 2015 tarihinden itibaren satıcı, hizmet verenler ile tüketicileri buluşturan emanet modelli sanal pazaryerleri ödeme hizmeti sunamayacak.

E-ticaret sektörünün son günlerde odaklandığı bu konu, ülkemizdeki e-ticaret trafiğinin ve cirosunun önemli bir bölümünü oluşturan pazaryeri modeliyle çalışan e-ticaret sitelerini olduğu kadar; milyonlarca satıcıyı, tüketiciyi ve ekonomimizi de yakından ilgilendiriyor. Yasayla birlikte ortaya çıkan çok sayıda soru da hala cevabını arıyor. Bu belirsizliği gidermek adına, e-ticaret sektöründe ödeme denince akla ilk gelen şirketlerin başında olan iyzico liderliğinde, BDDK’dan konunun uzmanlarının ve pazaryeri modeliyle çalışan çok sayıda e-ticaret şirketinin temsilcisinin katılımıyla 17 Haziran günü İstanbul Edition Otel’de önemli bir toplantı gerçekleştirilecek.

Türkiye’de 27 Haziran’da yürürlüğe girecek olan 6493 nolu “Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Kanunu”na göre 27 Haziran 2015 tarihinden itibaren satıcı, hizmet verenler ile tüketicileri buluşturan emanet modelli sanal pazaryerleri ödeme hizmeti sunamayacak. Bu doğrultuda son günlerde, e-ticaret sektörünün cirosunun önemli bölümünü oluşturan ve milyonlarca alıcı ve satıcıya hizmet veren e-ticaret şirketleri, faaliyetlerini sürdürme ve ödeme alma konusunda ortaya çıkan çok sayıda önemli sorunun cevabını arıyor.

Online ödeme sistemleri alanının lider şirketi iyzico, bu noktadan hareketle konunun tarafları olan BDDK’dan en uzman isimleri ve Türkiye’de pazaryeri modeliyle çalışan çok sayıda e-ticaret şirketinin üst düzey yöneticilerini merak edilen soruların cevabını bulmak üzere İstanbul’da biraraya getiriyor.

17 Haziran günü İstanbul Edition Otel’de gerçekleştirilecek “27 Haziran, Pazaryeri Tabanlı E-Ticaret Şirketleri İçin Ne Kadar Kritik?” başlığına sahip ve katılımın ücretsiz olduğu toplantının gündemi, konuşmacıları hakkında www.iyzico.com  adresinden bilgi alınıp, etkinliğe kayıt olunabiliyor.

İlgili Yasa Ne Diyor?

6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun, ödeme kuruluşlarının faaliyetleri için BDDK’dan lisans almaları gerektiğini söylüyor. Alıcı ve satıcıların buluşmasını sağlayıp birbirleriyle güvenli alış-veriş yapmalarına imkan veren pazaryerlerinde de alıcıdan ödeme almayı, alış-verişin gerçekleşmesi sırasında ödenen tutarı güvenli bir şekilde tutmayı ve başarılı gerçekleşen operasyondan sonra tutarı satıcıya gönderme kısımlarını lisanlı bir ödeme kuruluşunun gerçekleştirebileceğini belirtiyor.  Teorik olarak 28 Haziran günü emanet modeliyle çalışan pazaryerlerinin kendilerine ait sanal POSları olmaması gerekiyor.

Etkinlik Programı

09:30-10:00Kayıt ve kahve10:00-10:10Açılış konuşması, Barbaros Özbugutu, iyzico CEO10:10-10:30BTS Hukuk, Avukat Tuğrul Sevim - “6493 numaralı kanunun gerekçesi nedir ve neden Pazaryeri iş modellerini de kapsamaktadır?”10:30-10:50BDDK Hukuk Dairesi Başkanı Av. Dr. Mehmet S. Yurtçiçek – “BDDK'nın Pazar Yerlerine Başkışı ve Yasa ne Diyor”10:50-11:10Kahve Molası11:10-11:30iyzico CPO’su Hakan Erdoğan, “Pazaryerleri özelinde altyapı ve ödeme akışlarıyla ilgili uygulanması gereken en doğru stratejiler”11:30-11:50Sanal pazaryeri alanında faaliyet gösteren sürpriz bir girişimci ise yaşadığı sektörel tecrübeleri ilk ağızdan paylaşacak11:50-12:15Soru & Cevap12:15-13:30Networking & Öğle Yemeği

İlgili yasanın her yönüyle masaya yatırılacağı ve e-ticaret sektörünü yakından ilgilendiren bu ücretsiz etkinlik hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.iyzico.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi e-ticaret sektöründe faaliyet gösteren girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

10 Haziran 2015 Çarşamba

Çin'i Hedefleyen Girişimciler, Çin Gümrük Vergisini Yarıya İndirdi!

Çin, iç tüketimi artırmak için ayakkabı, giyim ve cilt bakımı ürünlerinde gümrük vergisini 1 Haziran’dan itibaren yarıya indirdi. Türk firmalar, uluslararası markaları harekete geçiren bu fırsatı kaçırmamak için hemen bir heyet oluşturdu.

Çin, ülkesinde zayıflayan iç tüketimi artırmak için seçili ürünlerdeki gümrük vergilerini yüzde 50 azalttı. 1 Haziran’da yürürlüğe giren uygulama dahilinde gümrük vergisi ayakkabıda yüzde 23’ten yüzde 12’ye, cilt bakımı ürünlerinde yüzde 5’ten yüzde 2’ye, giyimde ise yüzde 18.5’ten yüzde 8.5’e düşürüldü. Çin’in bu indirime gitmesinin bir nedeni olarak da dünyada Çin mallarına uygulunan yüksek vergileri yumuşatabilmek için kendi gümrüklerindeki yüksek vergileri düşürmeye başlayarak ilk adımı atmak istemesi olarak gösteriliyor. Gümrükte indirim uygulanacak ürünlerin Çin’in toplam ithalatının yaklaşık yüzde 10’una denk geliyor. Çin’de iç tüketime yönelik atılan bu adım, dev pazarda yer almak isteyen Türk markalar için de büyük fırsat doğurdu. Hatta uygulamanın yürürlüğe girdiği hafta Türkiye’nin önde gelen ayakkabı üreticilerinden 25 firmanın yer aldığı bir heyet Çin’e çıkarma yaptı. Heyette yer alan Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Hüseyin Çetin, firmalarla ikili görüşmeler yaptıklarını ve İtalyan ayakkabılarını ülkede pazarlayan Çin’in en büyük toptancı firmalarından biriyle protokol imzaladıklarını söyledi. Protokole yaklaşık 10 Türk firmasının imza attığını belirten Çetin, Çinli toptancının ülkede artık sadece Türk ürünlerini pazarlayacağını kaydetti.

Dericiler Showroom Açacak

Çetin, Çinli firmanın temmuzda Türkiye’ye geleceğini ve anlaştığı firmaları gezerek ürün seçeceğini ve koleksiyon hazırlanacağını dile getirdi. Hong Kong’da da bir büyük alım grubuyla görüştüklerine dikkat çeken TASD Başkanı, ekimde Çin’de gerçekleşecek fuara katılarak bu ülkeye ciddi şekilde giriş yapacaklarını ifade etti. “Bu kez Çin’i fethetmeye geldik” diyen Çetin, gümrük avantajını doğru değerlendirerek kısa vadede bu ülkeye ayakkabı ihracatını 2 milyon dolardan 10 milyon dolara çıkaracaklarını söyledi.

İstanbul Deri Mamulleri İhracatçı Birlikleri Başkanı Mustafa Şenocak da Çin’in iç piyasasını hareketlendirmek için atılan bu adımın Türk ayakkabı sektörünün önünü açacağını belirtti. Çin’in pazar olarak çok büyük bir ülke olduğunu kaydeden Şenocak, “Gümrük vergisi indirimiyle Çin’e ayakkabı ve deri konfeksiyon satabileceğimizi düşünüyorum” dedi. Şenocak, Türk deri giyim sektöründeki bazı oyuncuların Çin’de showroom açacağını da sözlerine ekledi.

Kozmetikçilerden Kioks Formülü

Ayakkabının yanında cilt bakımı ürünlerinde de gümrük vergisi indirimi yapılması kozmetik sektöründe sevinçle karşılandı. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçı Birlikleri (İKMİB) Başkanı Murat Akyüz, Çin’in kozmetikte büyük bir üretici olmasına rağmen, Türk kozmetik sektörünün bu ülkede markalaşmak için gümrük avantajını önemli bir fırsata dönüştürülebileceğini söyledi.

Türk firmalarının bu ülkeyle sürekli ticari aktivitelerde bulunması gerektiğini savunan Akyüz, Çin’e ihracatta dikkat edilmesi gereken birtakım hususlar olduğunu dile getirdi. “Türkiye’de her üretilen kozmetik ürününü Çin’de satamayız” diyen Akyüz, Çinlilerin kozmetikte tercihlerinin koyulaştırıcı değil beyazlatıcı ürünlere olmasını buna örnek gösterdi.

Akyüz, şöyle devam etti: “Bizimle beraber pek çok Avrupa markası da bu ülkeye girmek isteyecektir. Çinliler Türk markalara ne kadar yabancıysa, Avrupalı markalara da yabancı. Dolayısıyla burada erken davranıp doğru bir strateji geliştirmeliyiz. Ekonomi Bakanlığı’nın Türk markalara mağaza desteği yanında kioks desteği de var. Bu desteği kullanarak kozmetik ürünleri zincir AVM’lere kademe kademe sokabiliriz ve bu daha az bir maliyet getirir.”

‘Türkiye’de Üreten Lüks Markaların Siparişi Artar’

Gümrük vergisinin düşmesi bu ülkeye markalı ve katma değeri yüksek ürün satmayı isteyen Türk hazır giyim sektörü için de bir fırsat yarattı. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Şeref Fayat, Çin pazarınındaki zengin kesimin AB nüfusuna eşit olduğunu hatırlatarak, bu uygulamanın bir fırsat olduğunu ve orta vadede bu ülkede mağazalaşmak isteyen Türk firmalarının yolunu açacağını söyledi. Fayat’a göre, kısa vadede ise üretimini Türkiye’de yaptıran ve gümrük avantajı nedeniyle Çin’e satışlarını artıracak yabancı lüks markaların dolaylı olarak Türkiye’ye siparişleri de artacak.

Birleşik Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sami Kariyo da gümrük vergisi indiriminin Türk markaları için büyük bir fırsat olacağına inanıyor. Kariyo, “Çin, yavaş yavaş pazar ülke konumuna geçiyor. Türk markalar için Çin’e girmek daha rahat olabilir” dedi.

1 Haziran’da yürürlüğe giren uygulama hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz istanbul.chineseconsulate.org web adresini ziyaret edebilirsiniz. 

Dünya kaynaklı haberimizi çin pazarına açılmak isteyen girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

9 Haziran 2015 Salı

Şirketinizdeki Yabancı Tasarımcılar da Artık Destek Kapsamında!

Şirketlerin destek kapsamına alınan tasarım ve ürün geliştirme projeleri için istihdam edilen tasarımcılardan en fazla ikisi yabancı olabilecek.

Para, Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun "Tasarım Desteği Hakkında Tebliğ'de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ" Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Ayrıca, gemi ve yat sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin Türkiye'de yerleşik şirketlerden alacakları tasarım hizmetine ilişkin giderleri yıllık en fazla 200 bin dolara kadar yüzde 50 oranında 5 yıl süresince desteklenecek.

Bununla birlikte, ödenecek destek miktarını her türlü kamu alacağına karşılık mahsup etmeye, tebliğde yer alan lehe olan hükümleri uygulamaya ve destek kapsamında değerlendirilecek harcama ve ödeme miktarlarını belirlemeye Ekonomi Bakanlığı yetkili kılındı. Tebliğin bazı eklerinde de değişikliğe gidildi.

Tasarım Desteği hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz  www.ekonomi.gov.tr web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Dünya kaynaklı alıntı haberimizi tasarım desteklerinden faydalanmak isteyen tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

8 Haziran 2015 Pazartesi

İTÜ Çekirdek Yeni Dönem Başvuruları 12 Haziran'da Sona Eriyor!

Türkiye’nin başarılı girişimcilik destek projelerinden İTÜ Çekirdek’in, 2015 yılındaki yeni dönemi için başvurular başladı.

Kimyadan elektroniğe, bilişimden biyogenetiğe kadar farklı sektörlerdeki ticarileştirilebilir bir teknoloji fikri ya da projesi olan tüm girişimciler, “İyi Girişimler Çekirdekten Yetişir mottosu”na sahip İTÜ Çekirdek’e 12 Haziran tarihine kadar başvuruda bulunabiliyor.

İTÜ Çekirdek sürecinde jüriler, başvuran girişimci grupların yapısını, projelerinin niteliklerini ve inovatif yönlerini, projelerinin ekonomik ve teknolojik yönden uygulanabilirliğini, girişimci grubun İTÜ Çekirdek’ten ne kadar ve nasıl faydalanabileceği hakkında bulguları değerlendiriyor. Başarılı gruplar İTÜ Çekirdek’in sunduğu fiziksel ve eğitimsel tüm olanaklarından ücretsiz olarak yararlanıyor. Süreci başarıyla tamamlayan girişimciler son olarak projelerin ödüllendirildiği İTÜ Çekirdek BIG BANG’de yer almaya hak kazanıyor.

13 Mart’a kadar 1100’ün üzerinde başvuru alan ve 41 grubu bünyesine dahil eden İTÜ Çekirdek’in bugüne kadar girişimcilere 5 milyon TL’yi aşan destek sağladığını ve 2015’in ilk döneminde 1100 başvuru ile kendi alanında başvuru rekorunu kırdığını hatırlatan İTÜ ARI Teknokent İş Geliştirme Direktörü Arzu Eryılmaz; “İTÜ ARI Teknokent olarak tek ve en büyük arzumuz Türkiye’nin ihracatına destek olabilmek. Bu amaç için İTÜ ARI Teknokent olarak bize destek olan, gücümüze güç katan paydaşlarımızla birlikte farklı projeler üretiyoruz. Bu projelerin en değerlilerinden biri şüphesiz İTÜ Çekirdek. Başvuru rekoru kırdığımız 2015 yılında 41 proje daha ön kuluçkada yer almaya hak kazandı ve eğitimlerine başladı. 2015’in yeni döneminde de her yaştan girişimciye açığız. İTÜ Çekirdek’ten çıkan girişimcilerin şu ana kadar ortaya koyduğu başarılar doğru yolda olduğumuzu teyit ediyor aynı zamanda bize daha fazlasını üretmek adına ilham veriyor. ” değerlendirmesinde bulundu.

Unutmayın, İTÜ Çekirdek’in son başvuru tarihi 12 Haziran 2015 Cuma günü.

“İyi Girişimler Çekirdekten Yetişir mottosu” ile girişimcilerin önünün açmaya devam eden İTÜ Çekirdek hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz www.itucekirdek.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi ticarileştirilebilir bir teknoloji fikri veya projesi olan girişimci okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

6 Haziran 2015 Cumartesi

İlk Kez Türkiye'de Uygulanacak Karekodlu Çek Dönemi Başlıyor!

Sürekli artış gösteren karşılıksız çek olaylarının ortadan kalkacağı yeni bir dönem başlıyor. 15 Haziran'da ilk kez Türkiye`de uygulanacak karekodlu çek ile karşılıksız çek riskinin azaltılması hedefleniyor.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de ve dünyada bir ilk olacak karekodlu çek uygulamasının, Türkiye'nin ticari hayatına çok önemli bir yenilik getireceğini belirtti. Babacan, "Çeklerin piyasada kullanımını kolaylaştıracak, keşideci ile ilgili piyasaya daha fazla bilgi verecek yeni bir uygulamayı karekodla başlatmış oluyoruz." dedi.

Karekodlu Çekler Geliyor

Çek kullanımını daha güvenilir hale getirecek karekodlu çek, Başbakanlık Merkez Bina'sında düzenlenen toplantıyla tanıtıldı.

Karekodlu çekin, Türkiye ve dünyada bir ilk olacağını ifade eden Babacan, uygulama için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Bankalar Birliği ve ilgili kamu kurumlarıyla koordinasyon içinde çalışıldığını, Kredi Kayıt Bürosu'nun da teknik altyapıyı kurduğunu dile getirdi.

Ticarette Büyük Yenilik

Babacan, karekodlu çekin Türkiye'nin ticari hayatına çok önemli bir yenilik getireceğini söyledi. Çekin ödeme ve borçlanma aracı olduğuna işaret eden Babacan, "Çeklerin piyasada kullanımını kolaylaştıracak, keşideci ile ilgili piyasaya daha fazla bilgi verecek yeni bir uygulamayı karekodla başlatmış oluyoruz." diye konuştu.

Yasal düzenlemeler öncesinde Türkiye'de kredi sicilinin Merkez Bankası tarafından ve sadece negatif performans açısından tutulduğunu anımsatan Babacan, yeni sistemde ödenmeyen çekler ve protesto edilen senetlere ilişkin bilgilerin tutulduğunu belirtti. Bu yapının tüccarın, sanayicinin, esnafın ödeme alışkanlığı konusunda çok da detaylı bilgi vermediğini ifade eden Babacan, 10 yılda tek bir çeki dönen firmanın bile sistemde çeki dönenler kategorisinde yer aldığını söyledi.

Pozitif Sicil Tutuyor

Babacan, risk santralizasyon merkezinin Türkiye Bankalar Birliği'ne verilmesiyle pozitif sicilin de tutulmaya başlandığına dikkati çekerek, bunun çok önemli bir devrim olduğunu dile getirdi. Ali Babacan, kişilerin ödemediği çek ve senetlerin yanında ödediklerinin de kayıtlara girmeye başladığını, 2006'dan bu yana bütün kredi geçmişinin Kredi Kayıt Bürosu kayıtlarında yer aldığını anlattı.

Finansman Mekanizmaları Rahat İşleyecek

Vatandaşların ödeme alışkanlarıyla ilgili bu kadar detay bilginin bir merkezde toplanmasıyla finans mekanizmalarının çok daha sağlıklı ve rahat işleyeceğini vurgulayan Babacan, bankaların ve diğer finans kuruluşlarının sistemden fazlasıyla yararlandığını kaydetti. Bu alanda geliştirilen sorgulama sistemlerinin arkasında çok sofistike bir bilgi-işlem altyapısı bulunduğuna dikkati çeken Babacan, Türkiye'deki bankacılık sisteminin dünyadaki en iyi altyapılardan birine sahip olduğunu vurguladı. Babacan, bunların büyük bölümünün yerli insan kaynağıyla üretilmiş olmasından da gurur duyduklarını söyledi.

Hız ve Pratiklik Sağlıyor

Sistemin yaygınlaşmasının önemine işaret eden Babacan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sistemin herkese açıldığını ilan ettik. Fakat reel sektörün sistemin kullanımıyla alakalı istediğimiz hıza ve yoğunluğa ulaşamamıştık. Büyük problemlerden bir tanesi buydu. Finans sektörü yoğun olarak kullanıyor, çok istifade ediyor, bunun üzerinden yeni iş modelleri geliştiriyor, ancak özellikle çek alışverişinde bu sisteme en çok ihtiyacı olan reel sektör bundan arzu ettiğimiz kadar yararlanmadı. 2-2,5 yıllık uygulamada bunu gördük. Karekodlu çek sistemi bir bakıma reel sektörün işini kolaylaştıracak. Finans sektörü zaten sisteme bağlı, her türlü bilgiyi alıyor, işini yapıyor, sorun yok. Reel sektörde herkesin bilgiye hızlı şekilde ulaşabilmesi çok önemliydi. Karekod hız ve pratikliği sağlıyor."

Bilgiler Ekrana Düşecek

Sorgulama işlemlerinde çeki yazan kişiye ilişkin özet bilgilerin görülebileceğine işaret eden Babacan, şöyle devam etti:

"Ticari sır kavramı var. Aynı zamanda Avrupa Birliği normları çerçevesinde kişisel bilgilerin korunmasıyla ilgili kendimizi bağladığımız bir müktesebat var. Dolayısıyla bu karekod uygulaması vatandaşlarımızın talebi üzerine olacak. Çek karnesi isteyen vatandaşımız, esnafımız, KOBİ'miz 'ben karekodlu çek istiyorum' derse banka o çeki verecek. Ekrana düşecek bilgi de ticari sır normunu koruyacak kadar olacak. Sadece yüzdeler var. O firmanın cirosunu, toplam ne kadar çek almış, vermiş onları göremiyorsunuz."

Karekodlu Çekse Alayım

Sistemle, güven ve itibar konusunun belli ölçüye bağlandığını belirten Babacan, karekodlu çekle, firmanın çeklerinin ne kadarının ödenip ödenmediğinin, son 1 yıl, 6 ay ve 3 aylık ödeme performanslarının takip edilebildiğini anlattı.

Her ne kadar gönüllü olsa da piyasa mekanizmalarının karekodlu çekin yaygınlaşmasını sağlayacağını beklediklerini ifade eden Babacan, "Çünkü karekodlu çek, piyasada daha güvenilir, itibarlı çek olarak algılanmaya başlanacak. Bu da çeki alanlar açasından 'karekodlu çekse alayım' gibi bir sonucu da getirecektir. Zamanla bunun yaygınlaşacağına inanıyoruz." dedi.

Zorunlu Değil

Karekodlu çekin zorunlu hale gelip gelmeyeceği yönündeki soruya karşılık Babacan, bu konuda zorunluluk getirmek yerine tercihi piyasa mekanizmalarına bırakmanın, gönüllülük esasıyla hareket etmenin daha faydalı olacağını belirtti.

Haberler.com kaynaklı haberimizi ekosistemimizdeki tüm girişimci okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

5 Haziran 2015 Cuma

Türkiye'nin İlk Yürüyen Robotu KOSGEB Desteği İle Geliştirildi!

KOSGEB Başkanı Recep Biçer İstanbul İşletme ziyaretleri kapsamında Maia Robotics işletmesini ziyaret ederek, KOSGEB desteği ile üretilen Türkiye’nin ilk iki bacaklı yürüyen robotunu inceledi.

Robotun Üretim Hikayesi

Necati Hacıkadiroğlu, 2001 senesinde Koç Üniversitesi Robotic topluluğunda Exo-skeletonlar üzerinde çalışmaya başlamış, bu konuda patent başvuruları yapan Hacıkadiroğlu, 2006 yılında KOSGEB’den destek alarak Boğaziçi Üniversitesi'nde Türkiye’nin ilk iki bacaklı yürüyen robotunu geliştirmiş. Felçlilerle çalıştıkça, felçlileriçin önceliğinin bağımsız olmak, mobil olmak ve kollarını sağlıklı insanlar gibi kullanabilmek olduğunun farkındalığına vardılar. Daha sonra Exo-skeletonlar’ın koltuk deynekleri ile kullanılabildiği için çok yavaş hareket imkanı vererek felçlilere istedikleri bağımsızlığı sunamadığını gördüler.

Yeni bir fikirle ortaya çıktılar. Bu fikir, kişinin alt vücudunu destekleyerek ayağa kalkmasını, ve ayakta hareket etmesini sağlayan, küçük bir cihaz geliştirme fikriydi. Hacıkadiroğlu’nun ailesinin fonlamasıyla cihazı geliştirmeye başladılar.

2012 yılında Sabancı üniversitesi’nin yatırım şirketi olan Inovent’in de desteğiyle çalışan prototipi tamamladılar ve potansiyel kullanıcı ve yatırımcıları çekmek için bir pazarlama kampanyası yaptılar.

Dünya çapında haber oldu ve birçok ülkeden kullnıcı, distributör ve yatırımcıların yoğun ilgisini çekti. Azınlık hissesi için 2013 yılında Amerika’lı yatırımcılarla anlaşan ekip, 2014 yılında Tek RMD’yi son haline getirdi. Almanya TUV Laboratuvarlarında güvenlik testilerinden başarı ile geçen Tek RMD, T.C Sağlık Bakanlığı Tıbbi Cihaz Direktifine göre markalandı.

İşletme son olarak KOSGEB Endüstriyel Uygulama Destek Programı çerçevesinde aldığı desteklerle üretim hattına son şeklini verdi.

Üretim ISO 13485 Kalite Yönetim sertifikasına sahip olan Dudullu- İstanbul tesislerinde gerçekleştirilmekte ve dünyanın çeşitli ülkelerine ihraç edilmekte. Şu an için Amerikan FDA sürecinin son aşamasında.

KOSGEB kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.