10 Eylül 2016 Cumartesi

Dijital Dünyanın Fikir Önderi Kadınları Buluşuyor!

Dijital içerik üreten ve dijitalde kurumsal kariyer yapan kadınları bir araya getiren Dijital Topuklar 1. Dijital Kadın Zirvesi, 1 Kasım’da The Marmara Taksim’de gerçekleştirilecek.

Dijital dünyada tanınan, hedef kitlesi tarafından dikkatle takip edilen ve çoğu zaman örnek alınan kadınlar, Dijital Topuklar Zirvesi’nde bir araya geliyor. Türkiye’nin öne çıkan kadın bloggerları Elif Doğan (blogcuanne.com) ve Perihan Gürer (uykusuzanneler.com) öncülüğünde düzenlenecek zirve, kadınların dijital alanda daha da güçlenmelerini ve deneyimlerini birbirleriyle paylaşmalarını amaçlıyor.

Ünlüler ve Dijitalde Ünlenenler Bu Zirvede

Dijital Topuklar Zirvesi’nde, dijital dünyada fikir önderi olan kadınların başarılarının sırrından dijital sektörde para kazanmanın etik boyutuna, sosyal medyadaki linç kültüründen dijital yerliler ve dijital göçmenler (yani dijitalin içine doğan nesil ile sonradan öğrenen nesil) arasındaki iletişim ve etkileşime kadar birçok farklı konu ele alınacak; Türkiye’de dijital dünyanın aktif kullanıcılarının söz alacağı zirvede oturum konukları arasında, Ayşe Arman, Leyla Alaton, Refika Birgül, Ayça Şen, Elif Tanrıverdi, Meriç Küçük ve Merve Özkaynak gibi isimler de bulunacak.

Dijital yayıncılık sektörünün üç sac ayağından ikisi olan markalar ve ajansların da katılım göstereceği zirvede, ’influencer marketing’ konusu tartışılacak; kanaat önderleri ve içerik üreticilerinin, marka ve ajanslarla etkileşimleri masaya yatırılacak.

Zirve kapsamında kadın blog yazarlarının daha geniş kitlelere tanıtılmasını sağlamak için bir de fırsat sunulacak. “Benim Hikayem” başlığı altında kendi öyküsünü paylaşacak blog yazarları arasında en çok ilgi gören hikayeler, yazarların kendi sesleriyle, canlı olarak zirve kapsamında katılımcılara sunulacak.

The Marmara Taksim’in mekân sponsoru olduğu zirve 1 Kasım 2016 tarihinde gerçekleştirilecek.

Uzmanlık şartı aranmadan herkesin izleyebileceği Dijital Topuklar Zirvesi hakkında daha detaylı bilgi ve katılım için www.dijitaltopuklar.com web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi dijital içerikler üreten ve dijitalde kurumsal kariyer yapan veya yapmayı düşünen kadın okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

Robotlar İşinizi Elinizden Almaya Hazırlanıyor!

Gelecek trendlerini araştıran düşünce kuruluşu GelecekHane, robotların geleceğini ve hem günlük hayatı hem de iş dünyasını nasıl etkileyeceğini araştırdı. Robot teknolojisindeki gelişmeleri yakından takip eden uzman bir ekip tarafından hazırlanan rapor, robot teknolojilerinden yararlanabilmek için çarpıcı önerileri ve son gelişmeleri de kapsıyor. Robotların geleceğini ve geleceğin robotlarını gözler önüne seren çalışma, yakın gelecekte robotların insanların işlerini elinden alabilecek kadar ileri bir düzeye ulaşabileceğini anlatıyor.

Düşünce kuruluşu GelecekHane, robotların hayatımıza etkilerini ve gelecek robotları araştırdı ve ilgi çekici bir rapor hazırladı. Robotların günlük hayatta ve iş dünyasında nasıl etkileri olacağını ortaya koyan rapor, robotların gelişim süreci ile insan iş gücünün yerini alacağına, üretim ortamları, iş yerleri, okullar ve evlerimizde hayatımızın olağan bir parçası haline geleceğine vurgu yapıyor. Gelecekte daha da yaygınlaşması beklenen robotların gelişi ile günlük hayat ve iş dünyası geri dönüşü olmayan bir şekilde etkileneceğe benziyor. Örneğin, gelecekte fabrikalarda sadece robotların çalışacak olması ve insanların işlerini ellerinden alması dikkat çeken öngörüler arasında yer alıyor.

GelecekHane’nin kurucusu, fütürist Halil Aksu, teknolojik gelişimlerin ve ekonomik baskıların ilerleyen zamanlarda robotların çok hızlı yaygınlaşmasına sebep olacağını vurgulayarak “Günlük hayatımız ve iş dünyası robotların yaygınlaşması ile doğan süreçten geri dönüşü olmayan bir şekilde etkilenecektir. Bu nedenle, robotların gelişim sürecinin bir sonucu olarak herkes işinde ve hayatında yaşayacağı değişiklikleri gözden geçirmelidir. Zira robot ve ilgili teknolojilerde de bir patlama yaşanıyor. İş ve üretim süreçlerine entegre edilen robotlar, fabrikaların üretim kapasitesini artırıyor, günlük hayatımızda bize kolaylıklar sunuyor, çocuklarımızı eğitiyor ve sosyal hayatımızı değiştiriyor. İş yerinizdeki yemekhaneye teşhir amaçlı bir robot koysanız ve çalışanlarınızın tepkilerini gözlemleseniz, acaba tepkileri nasıl olurdu? Gelecek geçmişe benzemeyecek” diyor.

İş dünyasına da çağrıda bulunarak, yöneticileri “Robottan anlayan personeliniz var mı? Yapay zekâ uzmanınız var mı? Olmasını ister miydiniz? Arasanız, bulabilecek misiniz? Bulsanız, ona verebileceğiniz faydalı bir işiniz olacak mı?” gibi sorulara cevap bulmaya davet eden Aksu, raporda yer verilen ve gelecekte yaygınlaşacak robot türlerini de açıkladı.

Yakın gelecekte yaygınlaşması beklenen robot türleri:

Fabrikaların vazgeçilmezi haline gelen Endüstriyel Robotlar,İnsana benzemesi nedeniyle çok ilgi gören Humanoid / Android Robotlar,Hizmet sektörünü hızlandıran ve geliştiren Servis Robotları,İş hayatında iletişimin hızlanmasını ve kolaylaşmasını sağlayan Tele-Görüntü Robotları,Sosyal hayatımızı dönüştüren Sosyal Robotlar,En popüler gelişmelerden biri olan Sürücüsüz Araçlar,Bilgi işleme kapasitemizi ve hızımızı artıran Yazılım Robotları,Askeri, tıp / medikal, cinsellik ve daha pek çok farklı alanda kullanılan diğer robotlar.

Peki Robotlarla Nasıl Bir Gelecek Bizi Bekliyor?

Robotlar insandan daha verimli, daha kaliteli ve daha ekonomik iş yapacağı kabul görüyor. Bundan dolayı zaman içinde, robotlar geliştikçe, insan iş gücünün yerini alacaklar. Peki insanlar ne yapacak? Mavi yakalıların perspektifi çok parlak değil. Yeni yetkinlikler edinerek, yeni meslekler kazanmaları ve geçimlerini sağlamaları gerekecek.

Öte yandan, robotlarla birlikte yaşamaya alışacağız. Öncelikle üretim ortamlarında, sonra iş yerlerimizde, sonra okullarda, hastanelerde, sonra evlerimizde de robotlar hayatımızın olağan bir parçası haline gelecek. Nasıl bugün bulaşık makinası, akıllı cep telefonu, otomobil hayatımızın ayrılmaz parçaları haline geldiyse, muhtelif robotlar da bu şekilde arkadaşlarımız, araçlarımız, oyuncaklarımız haline gelecekler.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

1 Eylül 2016 Perşembe

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi AŞ'nin Kurulması Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Onayından Geçti!

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, 6741 Sayılı Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi'nin Kurulması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu onaylayarak, yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderdiği bildirildi.

Kanuna göre Başbakanlığa bağlı, ana faaliyet konusu fonların kurulması ve yönetimi olan, sermaye piyasalarında araç çeşitliliği ve derinliğine katkı sağlamak, yurt içinde kamuya ait varlıkları ekonomiye kazandırmak, dış kaynak temin etmek, stratejik, büyük ölçekli yatırımlara iştirak etmek için Türkiye Varlık Fonu ve bu fona bağlı alt fonları kurmak ve yönetmek üzere Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi kurulacak. Şirket, bu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihte ticaret siciline resen tescil olunacak.

Şirket, stratejik yatırım planında belirtilen hedeflerle likidite, yatırım, risk ve getiri tercihlerini dikkate alarak, yerli ve yabancı şirketlerin paylarının, Türkiye ve yurt dışında kurulan ihraççılara ait payların ve borçlanma araçlarının, kıymetli madenler ve emtiaya dayalı olarak ihraç edilen sermaye piyasası araçlarının fon katılma paylarının türev araçlarının, kira sertifikalarının, gayrimenkul sertifikalarının, özel tasarlanmış yabancı yatırım araçlarının ve diğer araçların alım satımını Türkiye Varlık Fonu adına gerçekleştirecek.

Kuruluş Sermayesi 50 Milyon Lira

Şirketin 50 milyon lira olan kuruluş sermayesi, Özelleştirme Fonu'ndan karşılanacak. Tamamı ödenmiş olan bu sermayeyi temsil eden paylar Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ait olacak ve şirketin hisse senetleri nama yazılı olacak.

Şirketin en az 5 kişiden oluşan yönetim kurulu, başkan ve üyeleri ile genel müdürü başbakan tarafından atanacak.

Türkiye Varlık Fonu Yönetimi Anonim Şirketi ile bağlı şirket veya iştirakleri ile fon ve bünyesinde kurulacak alt fonları kapsayan 3 yıllık stratejik yatırım planı yönetim kurulu tarafından hazırlanacak ve Bakanlar Kurulunun onayı ile yürürlüğe girecek.

Türkiye Varlık Fonu'nun kaynakları, Özelleştirme Yüksek Kurulunca özelleştirme kapsam ve programında bulunan ve fona devrine karar verilen kuruluş ve varlıklar ile Özelleştirme Fonu'ndan fona aktarılmasına karar verilen nakit fazlasından oluşacak. Gerçekleştirilen faaliyetler neticesinde elde edilen, tescile tabi olabilen diğer her türlü değer, ilgili siciline veya kütüğüne Türkiye Varlık Fonu adına tescil edilecek.

Bağımsız Denetçiler Denetleyecek

Şirket ve şirket tarafından kurulacak diğer şirketler, Türkiye Varlık Fonu ve kurulacak alt fonlar bağımsız denetime tabi olacak ve şirket, Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında kurumsal yönetim düzenlemelerine uyacak.

Türkiye Varlık Fonu'nun mal varlığı güvence altına alınacak, Türkiye Varlık Fonu'nun mal varlığı, şirketin mal varlığından ayrılacak. Buna göre, Türkiye Varlık Fonu'nun mal varlığı ile şirkete yönetilmek üzere devredilen varlık ve haklar, şirketin mal varlığından ayrı olacak.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

30 Ağustos 2016 Salı

TÜBİTAK Öncülüğünde 50 Ülkeye Teknoloji Yardımı!

Teknoloji alanında Birleşmiş Milletler ile Türkiye ortaklığında gerçekleşecek "Uluslararası Teknoloji Bankası" az gelişmiş ülkelere umut olacak.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un özel olarak takibini gerçekleştirdiği ve TÜBİTAK öncülüğünde yapılan projenin Gebze'de hayata geçirilmesi kararlaştırıldı.

Aralık ayında yapılacak merkezin açılışına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon'un katılması da planlanıyor. Proje ile birlikte TÜBİTAK öncülüğünde teknoloji alanında geri kalan yaklaşık 50 ülkeye teknoloji desteği sağlanması hedefleniyor. Bu ülkelerden 30'unun Müslüman olduğu belirtiliyor. Kurulacak banka ile birlikte az gelişmiş ülkelerin teknoloji ihtiyaçları tespit edilecek. Bu analizlerin sonunda gerekli bilgi paylaşımları yapılarak, az gelişmiş ülkelerin teknoloji alanında ayağa kaldırılması hedefleniyor. Öte yandan bu bankayla az gelişmiş ülkelerin bilim insanları için de veri tabanı oluşturulacak. Araştırmacılar bu proje ile ülkelerinden göç etmek zorunda kalmadan çalışmalarını yürütebilecek. Bilimsel çalışmalar ile birlikte geri kalmış yaklaşık 50 ülkeye teknoloji transferi yapılması planlanıyor. Projenin öncülüğünü ise Türkiye'nin bilimsel alandaki en etkili markası olan TÜBİTAK yapacak.

TÜBİTAK kaynaklı haberimizi  tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

27 Ağustos 2016 Cumartesi

Ekonomik Atılım Girişimlerinden Yavuz Sultan Selim Köprüsü Ülkemize Hayırlı Olsun!

Sadece Türkiye ve Dünya mühendisliği, İstanbul trafiği için büyük bir kilometre taşı olmayan, aynı zamanda ülkemizin ciddi bir ekonomik atılım girişimi olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolu bugün törenle açıldı.

Türkiye'mizin dörtbir yanına kilometrelerce otoyollar yapıldı, onlarca uzunlu kısalı tüneller-viyadükler yapıldı, yapılmaya devam ediliyor..

Büyükşehirlerimize metro-tramway yatırımları yapıldı, yapılmaya devam ediliyor..

Büyükşehirlerimizi birbirlerine ve diğer önemli şehirlere bağlayan hızlı tren yatırımları yapıldı, yapılmaya devam ediliyor..

Önemli sahil kentlerimize liman yatırımları yapılmaya devam ediliyor..

Havalimanı olmayan pek çok şehrimize havalimanları yapıldı, yapılmaya ve var olanlar iyileştirilmeye devam ediliyor..

İstanbul'umuz ve iki ana karamız olan Trakya ile Anadolu Marmaray ile birbinine bağlandı. Devam eden iki yönlü uzatma projeleri ile Marmaray'ın işlevselliği giderek artırılıyor..

Marmara Bölgemizi Ege ve İç Anadolu Bölgemize dahada yaklaştıran Osmangazi Köprüsü hizmete açıldı, gün geçtikçe bağlantı hartelleri teker teker açılıyor..

Bugün (26 Ağustos 2016) ise bir başka önemli yatırım olan Yavuz Sultan Selim Köprüsü hizmete açıldı. Kuzey Çevre Yolunun pek çok noktada çalışmaları devam ediyor ve bağlantı yolları teker teker açılacak..

20 Aralık 2016'da bir başka İstanbul Boğazı projesi olan Avrasya Tüneli hizmete açılacak. İstanbulun pek çok noktasından bu tünele balantılar verilecek ve güzergah genişletme çalışmaları ile ek yollar yapılacak..

Takvimler 2018'i gösterdiğinde İstanbul Yeni Havalimanı hizmete girecek ve tam kapasiye ulaştığında yıllık 150 Milyonluk yolcu kapasitesiyle sadece ülkemize değil tüm dünyaya hizmet verecek.. 

2020'li yıllarda Kanal İstanbul Projesi bitmiş olacak ve boğazın gemi trafiği tümden değişerek, artarak ülkemizin insiyatifine girecek. Karadeniz, Ege Denizi ve Akdeniz'deki gemi trafiği tam anlamıyla yeniden düzenlenmiş olacak..

...

Değerli okurlarımız;

Yukarıdaki sıraladığım hamlelere tek tek değil, hepsini birden düşünerek büyük resme baktığınızda aslında ülkemizin nasıl bir imar sürecinden geçtiğini göreceksiniz. Bu süreç beni heyecanlandırıyor ve hepimizi heyecanlandırmalı. Farkındaysaysanız ülke genelindeki konut projelerini bu adımlara dahil etmedim, onlar artı ve eksileriyle ayrı bir makale konusı ve başlı başına ayrı bir sektör.

Tüm bu ulaşım yatırımlarına baktığımızda; aslında ülkemiz ekonomisinin canlanması için gerekli olan zeminin nasılda müsaitleştirildiğini görüyoruz. Aslında iç siyasi çekişmeler olmasaydı belkide 30-40 yıl önce tüm bu yatırımları tamamlamış bir Türkiye'de doğacaktık, büyüyecektik. Son 15 yıldır yaşanan istikrar sayesinde organize bir şekilde planlanan bu yatırımların nasılda sonuçlanıp hizmete dönüştüğünü teker teker görüyoruz. Aslında önemli bir tarihe tanıklık ediyoruz.

Dikkat çekmek istediğim asıl resim ise bu yatırımlarla hedeflenen Türkiye!

Şimdi sırtınızı koltuğunuza yaslayın; tüm bu yatırımları tamamlamış bir Türkiye nasıl bir Türkiye olurdu? düşünün istiyorum. Tekrar tekrar düşünün istiyorum. Tekrar tekrar ve tekrar tekrar düşünün istiyorum..

...

Tüm bu yatırımlar sırayla tamamlandıkça zihinlerimizde şöyle bir Türkiye canlanmıyor mu???

Hızlı, güvenli ve bol alternatifli ulaşım ağıyla; trafik kazası ölümlerinin ve maddi kayıpların çok daha az olduğu bir Türkiye. Bölgeleri ve şehirleri arası yatırım cazibesini dengeleyebilmiş, bunun sonucu olarak kuzeyiyle güneyiyle, batısıyla doğusuyla ve güneydoğusuyla; her m2 toprağında benzer imkanlarda / fırsatlarda iş yapma/yaptırma ve yaşama kalitesi sunmaya başlayan bir Türkiye.Bölgelerimizin ve şehirlerimizin kendisine has ekonomik ve kültürel değerlerini birbirine, bölgemize ve tüm dünyaya çok çok daha hızlı sunabilen bir Türkiye. Devlet kurumlarıyla ve iş dünyasıyla değişen dünyayı daha kolay yakalayabilen ve/veya pozisyon alabilen bir Türkiye.Yakaladığı ekonomik ve kültürel dinamizm ile bölge ülkelerindeki iş dünyasının ve toplumların her anlamda cazibesini çeken bir Türkiye.Coğrafi konumu ve tamamladığı ulaştırma yatırımları ile kara, deniz ve hava lojistiğinde dünyanın en önemli koridorlarından birisi olan bir Türkiye.Uluslararası ulaşımda; en kısa sürede en çok sayıda ülkeye ulaşabilen ve bu sayede pek çok sektörde dünyanın merkezi olmaya başlayan bir Türkiye.Dünya ekonomisinde çok daha etkin be yön verici olan, dolasıyla siyaseti çok daha güçlü bir Türkiye.Dünya ekonomisinden daha fazla pay alarak güçlenen daha müreffeh bir Türkiye.Değerli okurlarımız; tüm bu yatırımları tamamlamış bir Türkiye nasıl bir Türkiye olurdu? sorumuza cevaplarınızı makalemize yorum olarak lütfen sizde yazın.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile ilgili tüm istatistiki detayları Anadolu Ajansı'nın bu ve bu haberlerinde bulabilirsiniz. Ayrıca www.3kopru.com ve www.ysskoprusuveotoyolu.com web sitelerini de incelemenizi ayrıca tavsiye ederim.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü ülkemize, milletimize, ülke & bölge ekonomimize ve tabiki İstanbul'umuzun trafiğine hayırlı uğurlu olsun.

Makale haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

25 Ağustos 2016 Perşembe

Bakan Faruk Özlü: TÜBİTAK Projeleri Tek Tek İnceleniyor!

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü: "TÜBİTAK projelerinin geçen dönemde yavaşlatıldığı veya inkıtaya uğradığı tespitlerimiz var. Şu anda tek tek projeleri inceliyoruz. Projeler sabote edilmiş mi, devlet ne kadar zarara uğratılmış? Bunları tek tek ortaya çıkaracağız" dedi.

Çeşitli ziyaret ve toplantılar dolayısıyla Edirne'ye gelen Özlü'yü, Edirne Valiliği girişinde, Vali Günay Özdemir ve protokol üyeleri karşıladı. Şeref defterini imzalayan Özlü, Vali Günay'dan Edirne'nin tarihi ve ekonomisi ile ilgili bilgi aldıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Özlü, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Merkezinde (TÜBİTAK) fazla istihdam olduğu ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından sınır güvenlik sistemleri çalışmalarının engellendiği iddialarının sorulması üzerine, 2011-2013 yılları arasında TÜBİTAK'a bin 707 kişinin alındığını, ancak TÜBİTAK'ın böyle bir iş yükünün olmadığını söyledi.

TÜBİTAK'taki insan kaynağına yönelik çalışmaların sürdüğünü ifade eden Özlü, "Bakanlıkta ve ilgili birimlerimizde tamamladık, ancak TÜBİTAK'ta sürüyor. TÜBİTAK projelerinin geçen dönemde yavaşlatıldığı veya inkıtaya uğradığı tespitlerimiz var. Şu anda tek tek projeleri inceliyoruz. Projeler sabote edilmiş mi, ne kadar sabote edilmiş, devlet ne kadar zarara uğratılmış? Bunları tek tek ortaya çıkaracağız. Önce insan kaynağı ile ilgilendik, şimdi de TÜBİTAK'ın yürüttüğü projeler üzerinde inceleme yapıyoruz." diye konuştu.

Son günlerde artan terör eylemlerine yönelik bir soru üzerine de Özlü, "Başbakanımız 'PKK ile FETÖ, bunlar iki paralel örgüt' dedi. Birisi ortaya çıkıyor, biri bastırılınca diğeri ortaya çıkıyor. Paslaşan ve aynı amaca hizmet eden iki örgüt." dedi.

Özlü, Suriye'de rejim ya da Rus uçakları tarafından Halep'in El Katerji mahallesindeki sivil yerleşim yerine düzenlenen saldırıda yaralanan 5 yaşındaki Ümran Daknes'in görüntüleriyle ilgili bir soru üzerine de şunları kaydetti:

"Avrupa'da, bakan olmadan önce, NATO ve AGİT'te toplantılara katıldım. Bu toplantılarda Suriye'de siyasi kriz çözülmeden mülteciler ve göç sorunun çözülmeyeceğini söyledik. Maalesef siyasal krizi çözmede, maalesef Batı ve ABD iyi bir sınav vermedi. Obama'ya seçildiği ilk dönem Nobel Barış Ödülü verilmişti. Obama'ya verilen ödül ve dünyanın bugün geldiği noktaya bakarsak bu ödülü Obama hak ediyor mu? Ben hak etmediği kanaatindeyim. Batılı müttefiklerimiz, dostlarımız Suriye krizi konusunda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın gösterdiği hassasiyeti gösterselerdi bugün bu noktaya gelinmezdi."

sanayi.gov.tr kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

23 Ağustos 2016 Salı

Dördüncü Sanayi Devrimi Kitabı TBV’nin Katkısı ile Türkiye’de!

Türkiye’nin bilgi toplumuna dönüşmesi kapsamında 20 yıldır önemli çalışmalar yürüten Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), Davos’un kurucusu ve lideri Prof. Klaus Schwab’ın “Dördüncü Sanayi Devrimi” isimli önemli eserini Türkçe’ye çevirterek ülkemizde de yayımlanmasını sağladı.

Dördüncü sanayi devriminin ne olduğu, neler getireceği, bizi nasıl etkileyeceği ve onu ortak yarara yönlendirmek için neler yapılabileceğini anlatan bu önemli eser, geleceğe ilgi duyan ve değişimin fırsatlarını dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için kullanmaya çalışanlara hitap ediyor.

Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı yaptığı kısa açıklamada Davos 2016 ana gündeminin “Sanayi 4.0” olarak ilan edilmesine dikkat çekerek, “Sanayi 4.0 insanlık tarihinde rastlanmadık ölçüde bütün dünyayı etkileyecek bir süreç olacak. Bu sürece ayak uydurabilecek kişiler, kurumlar ve ülkeler ayakta kalabilecek ve rekabet edebilecek. Veri-bilgi üretimi ve analiz sistematiğini geçen yüzyıllarda kuran bugünün gelişmiş toplumları, Sanayi 4.0 denilen bu duruma ayak uydurmakta zorlanmıyor. Esas sorun, gelişmekte olan ülkelerin ve Türkiye’nin buna nasıl uyum sağlayacağı... Hükümetimize çok büyük sorumluluk düşüyor. Bilgi toplumu, sanayi ve ileri teknoloji siyaseti stratejilerini doğru saptamak, layıkıyla uygulamak ve bunu denetlemek kritik önem taşıyor. Bütün bu nedenlerle, Davos’un kurucusu ve lideri Prof. Klaus Schwab’ın Sanayi 4.0 hakkında yazdığı kitaba, konuya ilgi duyan herkesin kolayca ulaşmasını sağlamayı bir görev bildik” dedi.

Türkiye Bilişim Vakfı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz http://www.tbv.org.tr/ web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

20 Ağustos 2016 Cumartesi

İHKİB : Ekonomimiz Güçlü, Üretim ve İhracat Aksamıyor!

Hazır giyimde dünyanın en büyük 7’nci, Avrupa Birliği’nin 3’üncü tedarikçisi Türkiye, darbe girişimi sonrasında da gücünü koruyor. 20 markanın yaklaşık 4 milyar dolarlık alım temsilcileriyle toplantı düzenleyen İHKİB, dünyaya ‘Ekonomimiz güçlü, üretim ve ihracat aksamıyor’ mesajı verdi.

Türkiye’nin en küresel sektörü konumundaki ‘hazır giyim ve konfeksiyon’ 15 Temmuz darbe girişiminden olumsuz etkilenmedi. İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi de, 18 Temmuz Pazartesi günü gümrükler çalıştı ve kimsenin ürünüyle ilgili bir ‘iptal ya da beklesin’ talimatı olmadığını söyledi. Tanrıverdi, “Sektörümüz yapısı itibariyle dünya ile en entegre yapıya sahip olduğu için en etkili bilgilendirme yapıldı. Buradaki arkadaşlarımız zaten temsil ettikleri küresel markalara aynı yoğunlukta çalışmaya devam ediyor” dedi.

20 Alımcı 4 Milyar Dolar

Türkiye’den yılda yaklaşık 4 milyar dolarlık alım yapan küresel 20 civarında markanın temsilcileriyle toplantı yapan Tanrıverdi, Türkiye’nin 17 milyar dolarlık ihracatla dünyanın yedinci, AB’nin ise üçüncü büyük tedarikçisi olduğunu hatırlattı.

Tanrıverdi, küresel pazarlardaki sıkıntılara rağmen 2016’nın 7 aylık bölümünde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3.4’lük ihracat artışı gerçekleştirdiklerini, yükseliş trendinin ağustosun ilk yarısında da devam ettiğini açıkladı. Yılın ilk 7 ayında 10 milyar doları bulan ihracatın yıl sonunda 18 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini vurgulayan Tanrıverdi, “Biz ihracatımızın yüzde 72-73’ünü AB ülkelerine yapıyoruz. İspanya, Polonya ve Danimarka’ya ihracatta büyük artışlar görülüyor. Diğer ülkelerde de konumumuzu koruyoruz” dedi.

Toplantıya katılan gruplardan Spring Near East Manufacturing Türkiye Müdürü Esra Ercan, yabancı alıcıların terör olaylarını gerekçe göstererek birkaç aydır Türkiye’ye gelmek istemediğini söyledi. Ercan, “Onlar buraya geldiklerinde üç yerine beş alabiliyorlardı. Eylül’den sonra işlerin düzelmesini bekliyorum” dedi. Ercan, İngiltere pazarı için 110 milyon dolarlık alımı organize ettiklerini belirterek, “15 Temmuz’dan sonra değişen bir şey olmadı. Müşterilerimize görüşüp üretimin aksamadığını anlattık. İnşallah terör saldırıları da son bulursa daha çok iş yaparız” diye konuştu.

Ruble İle Ticaret İhracatımızı İkiye Katlar

İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Rusya ile Türkiye arasındaki olumlu gelişmelerden büyük memnuniyet duyduklarını belirterek, “Ruble ile ticarete çok önem veriyoruz. Eğer bu konuda merkez bankaları 3 milyar dolara kadar garantör olarak devreye girerse şu andaki ticaret birkaç misli büyüyebilir. Çünkü iki taraf da ‘kur riskinden’ kurtulur. Biz zaten daha önceki yıllarda bu konuyu gündeme getirmiştik” dedi.

Resmi Konuşma İzni Alamadılar

DARBE girişimi sonrası Türkiye’ye yönelik uluslararası pazarlarda oluşturulmak istenen olumsuz algıyı kırma hedefiyle düzenlenen toplantıya ülkemizden toplam 4 milyar doların üzerinde alım yapan H&M, Adidas ve Nike’ın da aralarında bulunduğu 20 civarında küresel markanın temsilcisi katıldı. Katılımcıların, temsil ettikleri markalardan ‘resmi konuşma izni’ alamadıkları için konuşamadıkları öğrenildi. Ancak, toplantı sonrası sohbetlerde, her biri, iş süreçlerinde hiçbir aksama olmadığını vurguladı.

Avrupalı Markaların Türk Üreticilerden Vazgeçmemesinin Temel Nedenleri:

Hızlı hareket kabiliyeti, Kısa termin, Kaliteli işçilik, Çevreye saygılı üretimEn uygun fiyat

Bankalarda Teminat Konusunda Sıkıntı Var

İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, içeride ve dışarıda yaşanan sarsıntılar karşısında Türkiye ekonomisinin dayanıklılığını ve gücünü kanıtladığını belirterek, “Maalesef bazı bankalar yeni kredilerde teminatlandırma konusunda sıkıntı çıkarabiliyorlar. Bu noktada, hükümetimizin ihracat kredi garanti fonu kurulmasına yönelik çalışmasını çok faydalı buluyoruz. Bir de Eximbank kredilerinde teminatlandırma oranını yüzde 50 düşürmek ve ayrıca bilançosu sicili iyi ihracatçılara teminatsız kredi açmak konusunda çalışmalar olduğunu biliyoruz. Bütün bunların bizim sektörümüze de çok önemli katkısı olacağını düşünüyoruz” dedi.

Hürriyet kaynaklı haberimizi hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren okurlarımız başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

18 Ağustos 2016 Perşembe

İstanbul Kadın Girişimcileri En Çok Destekleyen Şehirler Arasında 25'inci Sırada!

Dell, 4 yıllık bir araştırmanın ürünü olan Kadın Girişimci Kentler (WE Cities) Endeksi’nin bulgularını açıkladı. Dünyanın yüksek potansiyele sahip kadın girişimcileri en çok teşvik eden araştırmada, İstanbul listeye 25’inci sıradan girdi.

Dell, Global Girişimcilik Zirvesi’nde, 2016 Kadın Girişimci Kentler Endeksi’nin (We Cities) sonuçlarını açıkladı. Yüksek potansiyele sahip kadın girişimcileri teşvik eden dünyanın ilk 25 kentini ortaya koyan araştırmada, İstanbul listeye 25’inci sıradan girdi. Araştırma, kentlerin kadın girişimcilerce kurulan şirketleri teşvik etme becerilerini ele alan cinsiyet bazlı tek küresel endeks olarak da dikkat çekiyor.

Aralarında İstanbul’un da yer aldığı dünyanın kadın girişimcileri en çok destekleyen ilk 25 kentine ilişkin bulgular, 7. kez düzenlenen Dell Kadın Girişimci Ağı Zirvesi’nde (Women’s Entrepreneur Network Summit- DWEN) diyalog ve değişime yönelik bir sıçrama tahtası olarak ele alındı. 27-28 Haziran’da dünyanın önde gelen 200 kadın girişimciyi, iş dünyası liderlerini ve Dell iş ortaklarını bir araya getiren bu küresel toplantının ana teması ise "Geleceğe Hazır Dünya için Yenilik Yap” oldu.

Araştırmayı değerlendiren Dell Türkiye Ülke Müdürü Didem Duru, "Kadın girişimcilerin yarattığı inovasyon ve istihdam, sağlıklı bir küresel ekonomi için hayati bir önem taşıyor. Daha önce DWEN etkinliğinin 4.’sünü İstanbul’da gerçekleştirerek ülkemizdeki kadın girişimcilerin gelişimine de doğrudan katkıda bulunma şansı yakalamıştık. Şimdi de İstanbul’un da kadın girişimcileri destekleyen ilk 25 kent arasında yer alması, bize ayrıca büyük bir gurur verdi. Türkiye’nin tüm şehirlerinde benzer gelişmeleri görmeyi arzu ediyoruz” dedi.

Duru sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Kuluçka ve iş geliştirme merkezleri, yatırımı destekleyen, hızlandıran oluşumlar ve mentörlük sisteminin giderek yaygınlaştığı İstanbul’da, kadın girişimcilerin her geçen yıl sayısının arttığını görmekten mutluluk duyuyoruz. Araştırmamız gösteriyor ki dünyadaki bazı kentler ve ülkeler, kadınlarca kurulan girişim (start-up) şirketlerini cesaretlendirme ve destekleme konusunda diğerlerinden çok daha fazlasını yapıyor. Bu endeks, kamu ve kent lideri ile diyaloğu farkındalıktan öteye götürerek aksiyon alma ve büyük bir ekonomik etki yaratacak olan kadın girişimcileri güçlendirme konusunda bize önemli bir ışık tutuyor.”

Kadın Girişimci Kentler (WE Cities) Listesinde İlk 25

1-New York 2-Bay Area3-Londra4-Stockholm5-Singapur6-Toronto7-Washington8-Sydney9-Paris10-Seattle11-Munih12-Austin13-Beijing14-Hong Kong15-Taipei16-Shanghai17-Tokyo18-Mexico City19-Sao Paulo20-Seoul21-Milano22-Delhi23-Johannesburg24-Jakarta25-İstanbul

Kadınlar Sermayeye Erişimde Sorun Yaşıyorlar

Dell’in 4 yıl süren “Yüksek Potansiyele Sahip Kadın Girişimciler” (HPWE) araştırmasını temel alarak beş önemli kategori belirlendi: sermaye, teknoloji, yetenek, kültür ve pazarlar. Genel sıralamayı etkileyen 70 belirleyici etkenden 44’ü ise cinsiyete dayalı.

Bireysel belirleyici unsurlar şu 4 kritere göre ele alındı:

UygunlukTemel verilerEndekste benzersiz olmaCinsiyet

Kadın Girişimci Kentler için yürütülen araştırma, Harvard Teknoloji ve Girişimcilik Merkezi’nden Dr. David Ricketts’in başkanlığında gerçekleştirilen 2016 Dell Kadın Girişimci Ağı (DWEN) Araştırma Sempozyumu sırasında başladı. Araştırma sempozyumu, söz konusu model için fikir geliştirmek üzere 40 küresel fikir lideri ile kadın girişimcileri, akademisyenleri ve medyayı bir araya getirdi.

Sempozyumda Elde Edilen En Önemli Veriler

Sermayeye erişim, hâlâ kadın girişimcilerin karşı karşıya geldiği 1 numaralı sorun olmaya devam ediyor.İş geliştirme merkezleri, yatırıma hız veren modeller ve mentörler ile sağlam ekosistemler yaratmak, girişimciler için büyük bir fark yaratıyor; bütün mesele sağlam bir ağ kurmakta bitiyor.Kültürel normlar ve bunların siyasi göstergeleri, kadın girişimciler için ciddi bir sorun yaratıyor.

Haberimizi kadın girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

16 Ağustos 2016 Salı

Türkiye'ye Güvenenler, "Yatırıma, İstihdama, İhracata Devam" Dedi!

İstanbul Sanayi Odası (İSO), üyesi olan 600’ü aşkın uluslararası sermayeli firmayı “Türkiye’ye Güvenenler, Türkiye’de Üretenler” konulu toplantıda Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ile buluşturdu. Başbakan Binali Yıldırım toplantıya telekonferans yöntemi ile bağlandı.

Toplantıda konuşan yabancı sermayeli firmaların yöneticileri kısaca şu mesajları verdi:

Siemens Sanayi ve Ticaret Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Hüseyin Gelis:

“Artık hiçbir olay sadece tek bir ülkenin sorunu değil, küresel oyuncular olarak bunu biliyoruz. Türkiye’ye uzun vadeli bir bakışla geldik. Birlik ve beraberlik içinde olduğumuz takdirde sorunlarımız mutlaka çözülür. Biz 160 yıl önce de Türkiye’de olamayanı bu topraklara getirebildik. Türkiye’de bu alanlarda bulunmaya devam edeceğiz. Elbette fabrikalar kuracağız ama bu alanda ufkumuz açık olmalı.”

Unilever Sanayi ve Ticaret Türk A.Ş. Türkiye, Rusya, Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya ve Kafkasya Hukuktan Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Gökhan Saraç:

“Türkiye’nin geleceğine olan inancımız tamdır. Yakında Konya’da devasa bir fabrika kuruyoruz. Üretim kapasitemiz artacak. Bu yatırımı Türkiye’de yapmış olmaktan dolayı gurur duyuyoruz.  Unilever Türkiye’nin istikrarlı büyümesine katkıda bulunarak yatırımlarımıza devam edeceğiz. Daha çok çalışacağız, daha çok istihdam yapacağız ve daha çok üreteceğiz.”

Shell Türkiye Ülke Başkanı Ahmet Erdem:

“Türkiye, Shell için öncelikli 10 ülkeden biri. Türkiye’nin potansiyeline ve geleceğine yürekten inanıyoruz. Başta enerji olmak üzere birçok alanda yatırım yaptık ve yapmaya da devam etmekteyiz. Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve Bakanlarımıza uluslararası yatırımcıları destekleyici çalışmalarından dolayı teşekkür ederiz. Uluslararası yatırımcılar için güven veren çalışmalar yapılmaktadır. Bu da ülkemizin rekabet gücünü artıracak yöndedir.”

Ford Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Ali Koç:

“Ortaklarımızla beraber ülkemize olan inancımız ve güvenimizi sadece sözde dile getirmiyor, yatırımlarımız ve aksiyonlarımız ile bunun altını dolduruyoruz. Son beş yılda yaptığımız 30 milyar TL’lik yatırım, ülkemizin geleceğine duyduğumuz güvenin göstergesi. Türkiye’ni daha fazla yabancı yatırım çekebilmesi için olmazsa olmaz hususları; güvenilir ve adil bir hukuk sistemi, uluslararası standartlarda bir demokrasi, nitelikli işgücü ve Ar-Ge, inovasyon, girişimcilik ve katma değeri teşvik eden bir ekosistemdir. Son birkaç yılda hükümetimiz, sanayicilerimize Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı teşviklerini sundu. İnanıyorum ki, bu teşvikler ve bütünsel stratejiler ile ihtiyacımız olan yeni bir ‘Yatırım Hamlesi’ni başlatabileceğiz.”

Good Year Lastikleri Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mahmut Sarıoğlu:

“Türkiye’de 1962’den bu yana faaliyetteyiz. Adapazarı ve İzmit’te yer alan fabrikalarımızda günlük toplam 20 bin üretim yapıyoruz. Ülke çapında yayılmış geniş bayilerimizle istihdam yaratıyoruz ve geçmişten bugüne dek yaptığımız yatırımlarla büyümeye devam ediyoruz. Amacımız ayrıca Türkiye’de sosyal sorumluluk sahibi bir firma olmaktır.”

ABB Elektrik Sanayi Murahhas Üye Sami Sevinç:

“Türkiye’de sanayici olmak gelişmiş bir lunaparkta bulunmak gibi. Sanayicilere sadece atlıkarıncaya binme beklentileri varsa yanlış beklenti içinde olduklarını söylüyorum. Türkiye’de sanayici olmanın daha ziyade roller coster’a binmeye benzediğini söylüyorum. Bu çerçevede önümüzdeki günler de kolay geçmeyecektir. Bunun çözümü için devlet büyüklerimizin katkısı çok önemli. Alışık olduğumuz çıkış süreci başlayacaktır.”

BASF Türk Kimya Sanayi ve Ticaret CEO’su Buğra Kavuncu:

“Önümüzdeki yıllarda kimya sektöründe üretim hacmini artırabileceğiz. Bizim şirketimizde de rekabet söz konusu. Global bir şirket olarak Türkiye’de neden yatırım yapılması gerektiğini izah ediyoruz. Ama bu anlamda işimiz çok zor değil. Dolayısıyla uluslararası yatırımcıların Türkiye’ye her zaman ilgisi oluyor.  İnsan kaynağı açısından da şanslı bir ülkeyiz. Siyasi istikrar ve huzur çok önemli ama maalesef yurt dışındaki algı konusunda son zamanlarda zorlanıyoruz. Ama ben bu konuda her şeyi yapmaya hazırım. Dünya küçük, burada söylediğiniz her şey yurt dışına da yansıyor.”

Sandoz / Novartis Türkiye ve Orta Doğu Bölgesi Başkanı Dr. Altan Demirdere:

“10 Ağustos’ta Global CEO’muz Türkiye’ye gelecekti. Ancak seyahat ertelendi. Biz de buna karşı çıktık. Çünkü CEO’nun gelişi çok önemliydi. Kurşun geçirmez araba, koruma gibi isteklerde bulundular. Sonra buraya gelince her şeyin normal olduğunu gördü. Korumaları ve arabayı bıraktı ve mutlu bir şekilde ülkesine döndü. Bir ülkeye yatırım, evliliğe benzer. Önce söz olur, eğer her şey yolunda giderse nişanlanır ve uzun vadeli plan yaparak evlenirsiniz. Biz de Türkiye ile evliyiz ve boşanmaya hiç niyetimiz yok. Sandoz/Novartis, Türkiye’yi sevmekten ve güvenmekten hiçbir zaman vazgeçmeyecektir.”

Procter & Gamble Tüketim Malları Sanayi Türkiye ve Kafkaslar Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu:

“Ülkemizin geçtiği bu zorlu dönemden en iyi şekilde çıkacağına inancımız tamdır. 1987 yılından bu yana Türkiye’de 700 milyon dolar doğrudan yatırım gerçekleştirdik. Bu yıl da 80 milyon dolarlık bir yatırımın içindeyiz. Yatırım ortamının gelişmesi için devletimizin kararlılığını memnuniyetle karşılıyor ve aldıkları önlemler için kendilerini alkışlıyoruz. Türkiye’ye güvenmekten vazgeçmeyeceğiz.”

Nestle Türkiye Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörü Zeynep Sungu:

“Nestle Türkiye’den hiçbir zaman vazgeçmedi. Türkiye ekonomisinin gücüne ve büyüme potansiyeline inancımız tam. Türkiye dünyanın en büyük büyüme potansiyeline sahip ülkesi. Türkiye’nin istikrarını birlik olduğu taktirde geliştireceğine gönülden inanıyoruz. Sağlıklı beslenme için projelerimiz bulunuyor. Bu proje için 3 milyon ayırdık ve hedefimiz milyonlara ulaşmak. Bu kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte bir protokol imzaladık. 12 yaşındaki çocuklara doğru beslenme ile ilgili eğitim veriyoruz.”

İSO kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Kadın Girişimciler Müjde! Bu Şirketler Sizi Arıyor!

Birçok şirket kadın girişimciliğin artırılması için kadınlara özel fırsatlar sunan franchise modelleri oluşturmaya başladı. Bu modellerde kadınlara franchşise giriş bedeli gibi önemli maliyet kalemlerinde indirim sağlayan paketler sunuluyor.

Ekonomist dergisi kadınlara özel fırsatlar sunan bu şirketleri derledi. İşte o şirketler...

ŞirketlerbfitMevcut şube sayısı: 190Verilmesi planlanan franchise sayısı: 25Yatırım maliyeti: 40 bin TLDry Clean Express Mevcut şube sayısı: 93 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 20Yatırım maliyeti: 90 bin EuroHelen DolonMevcut şube sayısı: 40 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 12 Yatırım maliyeti: 65 bin EuroPortakal SporMevcut şube sayısı: 40 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 15 Yatırım maliyeti: Ortalama 50 bin TLKasap Döner Mevcut şube sayısı: 42 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 23Çilek SporMevcut şube sayısı: 23 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 5Meal Box Mevcut şube sayısı: 21Verilmesi planlanan franchise sayısı: 10BiotaMevcut şube sayısı: 4 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 7Durance Türkiye Mevcut şube sayısı: 3 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 2ManicareMevcut şube sayısı: 2 Verilmesi planlanan franchise sayısı: 5

Hürriyet kaynaklı haberimizi kadın girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

4 Ağustos 2016 Perşembe

Teşvik Sistemi Değişiyor “Proje Bazlı Teşvik Modeli” Mevzuata Giriyor!

TBMM’ye gelen torba yasayla “Proje Bazlı Teşvik Modeli” mevzuata giriyor. Teşvik modeli ile EKK tarafından belirlenecek projelere sıfıra yakın maliyetle yatırım imkanı getiriliyor.

TBMM’ye sunulan torba yasa ile teşvik sisteminde köklü bir değişiklik yapıldı. Ekonomi Koordinasyon Kurulu tarafından teşvik edilmesine karar verilen bir yatırım, özel koşullarda, yer ve sektör kısıtlaması olmaksızın normal teşvik sistemi dışında teşvik unsurlarıyla desteklenebilecek. Teşvikleri verme yetkisi Bakanlar Kurulu’nun olacak.

Bu kapsama girebilecek teşvikler için genel ifadelerle bir tanım yapıldı. Maddede bu tanım, “Kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda, ülkemizin mevcut veya gelecekte ortaya çıkabilecek ihtiyaçlarını karşılama, arz güvenliğini sağlama, dışa bağımlılığı azaltma, teknoloji dönüşüm sağlama, yenilikçi, Ar- Ge yoğun ve katma değeri yüksek olma niteliklerine ayrı ayrı ya da birlikte sahip olabilecek” şeklinde.

Bu kapsamdaki yatırımlarda üretilen ürünlere süre ve miktarı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenerek alım garantisi verilebilecek. Bir diğer olağanüstü avantaj ise izin, ruhsat, tahsis, lisans, tescillere yönelik oldu. Bu yönde diğer kanunlarda bulunan kısıtlayıcı hükümler Bakanlar Kurulu kararıyla bu kapsamdaki yatırımlar için istisna tutulabilecek veya bunların edinme süreçlerinde düzenleme yapılabilecek. Proje için devlet özel altyapı yapabilecek.

Hibe Şeklinde Faiz Desteği

Köklü değişikliklerden biri, devletin bu tür yatırımlara “hibe verebilmesi” şeklinde düzenlendi. Yatırımcı projesi karşılığı sabit yatırım tutarları için kullandığı kredinin faizi veya kar payına denk gelen tutarda hibe ya da destek alabilecek.

Yatırım için belirlenen sayıda nitelikli personele, 5 yıl süreyle sınırlı olmak üzere brüt asgari ücretin 20 katına kadar ücret desteği devlet tarafından verilecek. Ağustos itibariyle bu tutar çalışan başına aylık 32 bin 940 TL’ye denk geliyor. Devlet yatırımın yüzde 49’u ile sınırlı olmak üzere ve 10 yıl içinde edindiği payı halka arz etmek veya yatırımcıya satmak koşuluyla, yatırıma ortak olabilecek. Yani yatırıma sermaye koyabilecek.

Bu yatırımlar yüzde 100’e kadar kurumlar vergisi indirimi alabilecek. Yatırım katkı oranı yüzde 200’e kadar çıkarılabilecek. Yatırımcı eğer isterse 10 hesap dönemine kadar yatırımdan elde edilen kazançla sınırlı olmak üzere kurumlar vergisi istisnasını tercih edebilecek.

İşçinin Sigortası 10 Yıl Devletten

Şirket, Gelir Vergisi Kanunu’nun Geçici 80. maddesinde sıralanan ve çalışanların ücretlerinden alınan gelir vergisi stopajının asgari ücrete tekabül edilen kısmının indirilmesine imkan sağlayan gelir vergisi stopajı indirimi teşvikinden yararlanabilecek. Bu şirketlere 49 yıl boyunca ücretsiz arsa-arazi verilebilecek. Gümrük vergisi muafiyeti tanınabilecek. Yatırım süresi içinde bitirilir ve 5 yıl da istihdam garantisi sağlanırsa arsa- arazi ücretsiz olarak mülkiyet olarak devredilecek.

10 yıl süreyle yeni istihdamın sigorta primi işveren hissesinin tamamının devlet tarafından ödenmesi sağlanabilecek. Yatırıma ilişkin enerji harcamasının yarısının 10 yıl süreyle teşvik edilmesine imkan tanındı.

Yatırıma Katkı Yüzde 80’den Yüzde 100’e çıkarıldı

Yatırıma başlama tarihinden itibaren kurumun diğer faaliyetlerinden elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle belirlenen yatırıma katkı tutarı, yüzde 80’den yüzde 100’e çıkarıldı. Mevzuata yeni giren proje bazlı yatırımlar da bu yatırıma katkı oranından yararlanabilecek.

KDV İadesinde ‘Stratejik Yatırım’ Şartı Kaldırıldı

Tasarının 30’uncu maddesi ile teşvikli yatırımlara inşaat işleriyle ilgili uygulanan katma değer vergisi indiriminde, ‘stratejik yatırım’ şartı kaldırıldı. Böylece yatırım teşvik belgesi kapsamında bulunan yatırımlara ilişkin inşaat işleri nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla telafi edilmeyen KDV, stratejik olarak kabul edilmeyen yatırımlar için de iade konusu olabilecek. Bu hükümden yararlanmak için geçerli olan 500 milyon liralık asgari yatırım şartı da 50 milyon liraya indirildi.

Projeye Özel Destek ve Muafiyetler

► Yatırıma 49 yıl süreli ücretsiz arsa-arazi verilebilecek. ► Süresi içinde tamamlanan ve 5 yıl istihdam garantisi sağlayan yatırımda arsa/arazi bedelsiz devredilecek. ► Proje için devlet özel altyapı yapabilecek. ► Üretilen ürünlere kamu alım garantisi verilecek. ► Altyapı izin, ruhsat, tahsis, lisans, tescil için istisna getirilebilecek. ► Sabit yatırım için kullanılan kredinin faizi karşılığı hibe desteği verilecek. ► Yatırıma gümrük vergisi muafi yeti tanınabilecek. ► Devlet, nitelikli personele 5 yıl süreyle brüt asgari ücretin 20 katına kadar ücret desteği verecek. ► Devlet yatırımın yüzde 49’una, halka arz koşuluyla ortak olabilecek. ► Yatırımlar, yüzde 100’e kadar kurumlar vergisi indirimi alabilecek. ► Yatırım katkı oranı yüzde 200’e kadar çıkarılabilecek. ► Ücretlerden alınan gelir vergisi stopajında indirim sağlanacak.

Türkiye Varlık Fonu Kuruldu

Söz konusu torba yasa ile Başbakanlığa bağlı 50 milyon lira sermayeli bir Türkiye Varlık Fonu da kuruluyor. Başlangıç sermayesi Özelleştirme Fonu’ndan karşılanacak varlık fonunun büyüklüğünü ilerleyen dönemde 200 milyar liraya ulaştırılması hedefleniyor. ÖYK tarafından devredilecek kuruluş ve varlıkların yanı sıra Bakanlar Kurulu’nun karar vereceği kamu kurumlarının ihtiyaç fazlası gelir, kaynak ve varlıkları, fonun kaynaklarını oluşturacak. Fonun, Türkiye’nin ekonomik büyümesine gelecek 10 yılda yıllık yüzde 1.5 ilave katkı sağlaması öngörülüyor.

Sayıştay denetimine tabi olmayacak fonun tabloları, bağımsız denetçi tarafından denetlenecek ve kurulacak alt şirket ve fonlar dahil Fon, gelir ve kurumlar vergisinden muaf olacak. Bu fonların yurtiçi ve yurtdışından borçlanmalarına kolaylık sağlamak amacıyla Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu’nda da değişiklik yapıldı.

Ticari Araçlara ÖTV Muafiyeti

Tasarının 46’ncı maddesiyle ticari yolcu ve yük taşımacılığı yapan kişilere sahip oldukları araçla aynı cinsten olmak üzere, 30 Haziran 2017’ye kadar yeni araç almaları halinde ÖTV muafiyeti sağlandı. Bu kapsamda taksi, dolmuş otobüs yanı sıra kamyon, kamyonet ve TIR’lar bulunuyor. 43’üncü madde ile ise şehit eş ve çocuklarının, eş ve çocuğu bulunmaması halinde anne ve babasının bir defaya mahsus olmak üzere ÖTV’siz araç almasına imkan sağlandı. Cep telefonlarından alınan asgari maktu vergi tutarı 40 liradan 160 liraya çıkarıldı.

Mal ve Hizmet Alımında 15 Yıla Kadar Yetki

Birden fazla yıla yaygın olması zorunluluğu bulunan veya ekonomik olan diğer mal ve hizmet alımlarını yüklenme süresi 3 yılı geçmemek üzere Bakanlar Kurulu yetkili kılındı. Bakanlar Kurulu, Maliye Bakanlığı’nın teklifi üzerine bu süreyi 5 katına kadar arttırabilecek.

Tahsisli Turizm Arazilerinin Kirasına 1 Yıl Erteleme

Turizm tesisi yapmak üzere adına kamu arazisi tahsis edilen turizm belgeli yatırımcılar ve işletmecilerden tahsil edilmesi gereken kira, kesin izin, kesin tahsis, irtifak hakkı, kullanma izin bedelleri ile hasılat payları 1 yıl ertelendi. Aynı şekilde izinsiz kullanım kaynaklı tahsil edilmewsi gereken ecrimisiller için de erteleme kararı çıktı.

Özel Bütçeli İdarelerin Ticari Kuruluşlarındaki Hisselerine Özelleştirme Yolu

Torba yasa tasarısının 35’inci maddesi ile özel bütçeli idarelerin ticari amaçlı kuruluşlardaki hisseleri ile varlıklarının özelleştirilmesinin öne açıldı. Madde gerekçesinde, bu varlıkların ekonomiye kazandırılmasının amaçlandığı belirtildi. Özelleştirme gelirinin yüzde 5’i düşüldükten sonra ilgili idareye aktarılacak.

BAĞ-KUR’a da 5 Puanlık Prim Desteği

Halen işçiler için uygulanan 5 puanlık sigorta prim desteğinin, tasarının 55’inci maddesiyle Bağ- Kur’lular için de uygulanması hükme bağlandı. Mükellefl erin bundan yararlanabilmesi için bu kapsamda kendi sigortalılıklarından kaynaklanan prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme zammı borcunun bulunmaması gerekiyor.

Yalıtım Harcamaları Matrahtan İndirilebilecek

Bina sahiplerinin gayrimenkulün iktisadi değerini arttırıcı nitelikte yapılacak ısı yalıtımı ve enerji tasarruf sağlanmasına yönelik harcamalarının, VUK’da belirlenen sınırı aşan kısmı vergiden indirilebilecek. Tasarının 16’ncı maddesi ile Bakanlar Kurulu’na vergiye tabi işlemlere taraf veya aracı olanlara vergi kesintisi yaptırmaya ve belirli şartlar altında farklı kesinti oranları tespit etmesine ilişkin yetki verildi. İlgili madde gerekçesinde, internet üzerinden gerçekleştirilen ticari işlemler olmak üzere bilgi işlem teknolojilerinin yaygın olarak kullanıldığı alanlarda kayıtlı ekonomiye geçişi hızlandırmanın amaçlandığı kaydedildi.

Merkez’e Reeskonta Kabul Edilecek Ürünlerle İlgili Yetki

19’uncu madde ile Merkez Bankası’na asgari iki imza taşımak koşuluyla, reeskonta ve avansa kabul edilecek ticari senet ve vesikaların türlerini ve uygulama ile ilgili yetki tanındı.Belediyelerin kurduğu elektronik sistemlerin, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün trafik ihlallerini tespit etmek amacıyla kullanılması durumunda, kesilen trafik cezalarının yüzde 30’unun belediyelere verilmesine ilişkin hüküm değiştirildi. Belediyelerin yatırım maliyetlerini bu cezalarla karşıladığı durumda, cezalardan kesinti oranı yüzde 5’e indirilecek.

Taşınmazlar Güvenlik Gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı'na Tahsis Edilebilecek

İçişleri Bakanlığı’nın güvenlik gerekçesiyle ihtiyaç duyduğu kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler ve il özel idareleri dahil mahalli idareler ve diğer kamu tüzel kişiliklerine ait taşınmazlar, kaynak ve irtifak hakları, Bakanlar Kurulu kararı ile Bakanlığa tahsis edilecek.Tasarının 32’nci maddesiyle devlet üniversiteleri ile Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar arasındaki protokollere ilişkin düzenlemeler yapılırken, öğretim üyelerine yasal açıdan ödenemeyen nöbet ücretlerinin ödenmesine imkan sağlandı. 33’üncü madde ile de tıp veya diş hekimliği fakültesi bulunan ancak sağlık uygulama ve araştırma merkezi bulunmayan vakıf üniversitelerine, özel hastaneler ile bütçeleri ayrı olmak şartıyla işbirliği imkanı getirildi.

Darbe Girişimine Karşı Yayınlara 'Devlet Jesti'yle Karşılık Verildi

Radyo televizyonların brüt iletişim gelirleri üzerinden RTÜK’e ödedikleri payları yüzde 3’ten yüzde 1,5’a indirildi. Ayrıca vakıfl ara radyo televizyon kurma hakkı da verildi. Sağlık alanındaki kamu-özel ortaklığı yatırımlarının denetiminde dış hizmet alımına imkan sağlandı. Tasarıyla, Gençlik ve Spor Bakanlığı personelinin rotasyona tabi haline getirilmesi sağlandı.

Terörden Zarar Gören Binaların Yenilenmesi

Terör olaylarından zarar gördüğü için riskli alan olarak ilan edilen bölgelerde, taşınmazların yeniden yapımı için imar uygulamaları ve çeşitli projeler konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilendirildi. Burada inşaat ruhsatları Hazine adına düzenlenecek, tüm tapu kadastro işlemler ile yıkım ve yapıma ilişkin için ve ruhsat gibi işlemler, ilgililerin muvafakatı aranmaksızın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yaptırılacak.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne AOÇ'de Kısıtlamasız İmar Yetkisi

Tasarının 10’uncu maddesi ile Atatürk Orman Çiftliği bünyesinde koordinatları belirlenen alan içinde, Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılacak temapark, hayvanat bahçesi, rekreasyon alanları ve diğer yapılar, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’ndaki kısıtlamalara tabi olmaksızın proje ve ruhsatlandırılabilecek.

Dünya kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

2 Ağustos 2016 Salı

ATO Genç Girişimcilere Avrupa Kapısını Açıyor!

Ankara Ticaret Odası, Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ‘Enterpreneurs Mobilitiy 8’ Programı kapsamında yeni girişimcilere Avrupa kapısını açıyor

2020 yılına yönelik stratejisini 'EU 2020' adıyla tanımlayan Avrupa Birliği, 'Küreselleşen Çağ İçin Sanayi Politikası' başlığı altında KOBİ'lere yönelik politika yürütüyor. Kısaca COSME (İşletmelerin ve KOBİ'lerin Rekabet Edebilirliği Programı) adı altında bir dizi proje uygulamaya koyan Avrupa Birliği'nin projelerinden biri de "ERASMUS for Young Enterpreneurs" Genç Girişimciler için ERASMUS programı.

Girişimciliği geliştirmek amacıyla yürütülen bu program, uygulandığı ülkede belirlenen konsorsiyumlar tarafından yürütülüyor. Ankara Ticaret Odası (ATO) programın Türkiye bölümünde yer alan dört aracı kurumdan biri olarak konuyla ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Enterpreneurs Mobility (Girişimcilerin Hareketliliği) teknik adı verilen programda aracı kurum görevi üstlenen ATO, son üç yıl içinde kurulan işletmelerine çağrı yaparak, isterlerse programa dahil olarak Avrupa Birliği (AB) ülkelerine gidip iş ilişkileri kurabileceklerini, isterlerse de AB ülkelerinden girişimci şirketlere ev sahipliği yaparak bilgi ve tecrübe paylaşımı yapabileceklerini duyurdu. ATO'nun yürüttüğü program kapsamında yurtdışına gitmek isteyen girişimcilere, gidilecek ülkenin şartlarına göre 560 ila 1.100 euro arasında hibe ödenecek. Program kapsamında gerçekleştirilecek karşılıklı girişimci değişimleriyle girişimciliğin geliştirilmesi, pazarın çeşitlendirilmesi, inovasyon avantajlarından yararlanılması ve yeni iş imkânları oluşturulması amaçlanıyor.

Programa katılmak isteyen girişimcilerin, son üç yıl içinde işletme kurması veya sağlam bir iş planıyla yeni iş kurma planı olması ve yabancı dil bilmesi gerekiyor. AB ülkelerinden gelecek girişimcilere ev sahipliği yapmak için de bir KOBİ'nin sahibi ve yöneticisi olmak, en az üç yıl boyunca bir şirket yönetmek ve yabancı dil bilmek şartı aranıyor.

"Yeni girişimcilere ihtiyaç var"

ATO Başkanı Salih Bezci, konuyla ilgili değerlendirmesinde, Türkiye'nin yeni iş alanları yaratacak, inovatif ürün ve hizmetleriyle ekonomiyi canlandıracak girişimcilere ihtiyacı olduğunu belirtti.

Girişimcilerin desteklenmesi gerektiğine değinen Bezci, "ATO olarak aracılık yaptığımız bu program, genç girişimcilerimizin küreselleşen dünyaya entegre olmalarını, ufuklarını geliştirmelerini sağlıyor." ifadesini kullandı.

Enterpreneurs Mobility (Girişimcilerin Hareketliliği) programı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz ec.europa.eu ve www.erasmus.ankara.edu.tr web adreslerini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi genç girişimcilerimiz başta olmak üzere tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Türkiye'deki Fiber Altyapı Sorunu İçin Ortak Altyapı Şirketi Kuruluyor!

Turkcell Superonline, Vodafone, Türksat ve Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) üyesi şirketler, Türkiye'deki fiber altyapı sorununa çözüm bulmak amacıyla ortak altyapı şirketi kurmayı planlıyor.

TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Ata Arıak, ortak altyapı şirketinin duyurulması amacıyla düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, telekomünikasyon sektörünün ayağındaki en önemli pranganın altyapı sorunu olduğuna dikkati çekerek, altyapı konusunda yetersizlik, dengesizlik ve rekabetsizlik bulunduğunu, bu sorunların da gelişimi engellediğini söyledi.

Altyapı ve fiber konusunun çözülmesinin 4,5G'nin hayata geçmesi ile daha da önemli hale geldiğini vurgulayan Arıak, şunları kaydetti:

"Biz uzun zamandır altyapı ve fiberin her yana götürülmesi ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. 4,5G'den sonra Kaan Bey (Turkcell Genel Müdürü) ve Gökhan Bey'in (Vodafone CEO'su) ortak altyapıya ilişkin görüşleri yansıdı. Bunun üzerinde kendiliğinden bir görüşme trafiği oluştu. Ben dahil oldum, epey mesafe katettik. Daha sonra Türk Telekom'u da davet ettik. Fakat bulunduğumuz aşamada Türk Telekom'un bu çalışmaya katılmasının henüz mümkün olmadığı ortaya çıktı. Daha sonra elinde çok değerli bir fiber altyapı bulunan Türksat aramıza katıldı. Biz burada aşağı yukarı telekomünikasyon işletmecilik sektörünün yüzde 55-60'ını aynı ortak görüş üzerinde bir araya getirdik. Ortak çalışmanın iki somut sonucu olacak. Biri, herkeste ayrı ayrı var olan ama kullanılamayan atıl kapasiteler beraberce kullanılabilecek. İkincisi de yeni yatırımların paylaşılarak, yüklerin azaltılarak birlikte yapılması mümkün olacak."

Bu ortaklık manzarasının Türkiye'nin ihtiyacı olan yatırım konusunda güveni ifade etmesi adına önemli olduğunu vurgulayan Arıak, ortaklık yapısında bağlayıcı birtakım kurallar belirlendiğini, yasal ve fiili tekel istemediklerini, rekabeti sağlayacaklarını, rekabeti engelleyici rol üstlenmeyeceklerini, tüm sektör paydaşlarına eşit davranıp ayrımcılık yapmayacaklarını, bunu sağlamak için şirkette yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu ve başkanın bağımsız üyelerden oluşacağını bildirdi.

Elinde altyapı bulunan şirketlerin makul şartlarla diğerlerine kiralama yapması gerektiğini belirten Arıak, Türkiye'de kağıt üzerinde çözülse de bahsedilen konunun fiiliyatta çalışmadığını, elinde bu altyapı olan kuruluşların rakiplerine kullandırmama eğiliminde olduğunu söyledi.

Yusuf Ata Arıak, ortak altyapı kurulmasının son derece önemli olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başardığımız zaman örnek olacak bir çalışmadan bahsediyoruz. Dünyada başarılı olmuş örnekleri gibi, başarılı olmamış örnekleri de var. Bunun için uluslararası danışmanlık firmalarından danışmanlık hizmeti almamız gerekiyor, o çalışmalarımız sürüyor. Teknik çalışmalarımız yürüyor. Türkiye'nin bu andan itibaren ihtiyacı olacak fiber altyapı konusunda, tam rakam söylemek mümkün olmasa da, 30 milyar lira civarında bir yatırım gerekeceği tahmin ediliyor. Eğer ortak altyapı şirketi olmazsa bu parayı şirketler harcamak zorunda, vatandaştan da bunu almak zorunda. Ortak altyapı şirketi olursa maliyet paylaşılacağı için ekonomiye büyük katkısı olacak, yatırımlar hız kazanacak."

Arıak şirketlerin ortak hedefte birleşerek maliyetleri düşüreceğini, maliyet düşüşünün de vatandaşa ve Türkiye ekonomisine katkı sağlayacağını vurguladı.

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Arıak, "Şu an elinde en geniş anlamda fiberi olan kuruluşun buraya katılmasını samimiyetle istedik ve kendileriyle konuştuk. Şartlarımızın kabul edilmesi durumunda Türk Telekom ve başka şirketlerin buraya katılması mümkün." dedi

Ortak altyapı şirketinin tüketiciye faydalarına ilişkin soru üzerine de Arıak, şunları kaydetti:

"Çok kuvvetli bir ağırlık merkezi oluşturuyoruz. Bu önce rekabet demek, sonra da bu rekabetin sonucunda tüketiciye çok büyük fırsat demektir. Gereksiz yatırımları kullanılabilir hale getirebilirsek, bundan sonra yapılacak yatırımları paylaşarak yapabilirsek, o bahsedilen 30 milyarlık yatırımın 20 milyar lirasının vatandaşın sırtına binmemesi demek. Tüketici doğrudan bu işten faydalanacak. Tüketicinin üstüne gereksiz bir yük gelmeyecek."

Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu da paylaştıkça artan tek kaynağın bilgi olduğunu belirterek, "Türkiye'nin 2023 hedeflerine ulaşmasını istiyorsak Türkiye'nin bilgiye en hızlı, en ucuz şekilde ulaşmasını sağlamamız lazım. Bu ortak altyapı şirketinin Türkiye'nin bilgiye erişimini hızlandıracak, bilgiyi işlemesini kolaylaştıracak, bilgiyi saklamasını güvence altına almasını sağlayacak bir altyapı sağlayacağını düşünüyoruz. Ve tüm hizmet sağlayıcılara hizmet zenginliği alanından gerçekten verimliliğe odaklı bir rekabet ortamı yaratacak. Biz bu şirketi kapalı da tutmak istemiyoruz, her türlü yatırımcıya açık olmalı." diye konuştu.

Vodafone Üst Yöneticisi (CEO) Gökhan Öğüt ise Türkiye'nin içinden geçtiği zor günlerde hep birlikte olmanın büyük önem taşıdığını kaydederek, "Sektörümüz için çok tarihi bir gün ama onun ötesinde Türkiye içinde çok önemli bir gün... Ortak altyapı şirketi kurma irademiz, çok önemli bir ilk adım, bu adımın mimarlarından biri olmak da Vodafone Türkiye'yi son derece mutlu ediyor ve gurur veriyor." dedi.

Dijital dönüşüme olan inançlarına değinerek dijital dönüşümü temel alan bir "gigabit toplumunun" Türkiye'yi ve dünyayı en güzel geleceğe götüreceğini belirten Öğüt, şunları kaydetti:

"Bu gigabit toplumunun da altyapısı kişilerin, nesnelerin, bireylerin, kurumların 1 GB ve üstü hızlarla, gecikmesiz, gerçek zamanlı internet erişimi ile sağlanacak. Bunun yapılabilmesi için de bir an önce fiber altyapının kurulması gerekiyor. Bu yüzden bizler bir araya gelerek Türkiye'de hızlı bir şekilde fiber altyapının kurulması için duyduğumuz isteği, iradeyi paylaşıyoruz.

Bu ortak altyapıya önem veriyoruz. Bu iradenin de bundan sonraki dönemde, hızlı şekilde dünya çapında bağımsız uzmanlar tarafından fizibilitesinin çalışılması, bir yandan da ortak altyapı şirketinin hayata geçebilmesi için önündeki engellerin kaldırılmasının gerçekleşmesi için her türlü desteği vermeye hazırız."

Öğüt, Türkiye'nin potansiyeline inandıklarını ifade ederek, "Türkiye'deki yatırımlarımıza devam etme kararlılığındayız ki bunun en önemli göstergelerinden birini bugün burada gerçekleştiriyoruz." dedi.

Türksat Genel Müdürü Cenk Şen, Türkiye'nin olağanüstü günlerden geçtiğini belirterek, "Yaşadığımız elim olayda biz de hedeflerden bir tanesiydik. Yaşanan darbe girişiminin ilk anlarından itibaren Türksat olarak, demokrasiye sahip çıkarak, her koşulda milletimizin ve devletimizin hizmetinde olmaya devam ediyoruz." dedi.

Şen, Türksat'ın aynı zamanda Türkiye'deki kablo altyapısının sahibi ve işletmecisi olduğunu hatırlatarak, "Söz konusu altyapı üzerinde sayısal TV ve geniş bant hizmeti sunuyoruz. Bugün 23 şehir merkezinde 1 milyondan fazla aboneye 4,5 milyon metrelik fiber üzerinden hizmet veriyoruz ki bu önemli bir altyapı. Bu altyapıyı daha etkin kullanmak amacıyla oluşturulan bu ortak altyapı şirketinin paydaşı olarak destek vermeye devam edeceğiz." şeklinde konuştu. Verilen bilgiye göre, ortak altyapı şirketi ile ilgili çalışmalar başta Rekabet Kanunu ve Elektronik Haberleşme Kanunu olmak üzere ilgili mevzuatta öngörülen tüm düzenlemelere, izinlere ve yetkilendirme şartlarına uygun bir şekilde yürütülecek.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

28 Temmuz 2016 Perşembe

Franchising Girişimci Markalar İçin Risk Unsuru mu?

Şirketler, yayılma ve bilinirliğini artırma arzusuyla franchising sistemini kurumlarına entegre ediyor. Marka değeri ve müşteri deneyiminin bir sözleşme ile bir başka firmaya kiralanması olarak tanımlanan franchising sistemi, yapılan yanlış uygulama ve denetlemeler nedeniyle kurum ve marka algısına zarar verebiliyor. Franchise sisteminin getirileri olduğu kadar götürüsü de olabiliyor. 

Peki, Franchising Girişimci Markalar için risk unsuru mu?

"Franchise sisteminin her zaman için marka değerini koruyarak planlanması ve uygulanması gerekiyor." diyen Destek Group Genel Müdürü Mehmet Emre Vural, Franchising'in Girişimci Markalar için bir risk unsuru olup olmadığını şöyle anlatıyor: 

"Firmaların müşteri odaklı yaklaşımı benimsediğinin en önemli göstergesi, şube altyapısını geliştirerek müşteriye dokunabilmektir. Fakat franchise, yalnızca şube açma yetkisi vermek değil, marka değerini ve müşteri deneyimini de teslim etmek anlamına geliyor. Dolayısıyla dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar söz konusu. 

Franchising modeline geçmeden önce uzman desteği ile kapsamlı araştırmalar yapılmalı ve çalışmaya başlanmalı. Yine, ilgili markaların tescillenmiş, varsa ayırıcı teknoloji ve buluşların patentlenmiş olması kritik önlemlerden birisi. Öyle ki markasını distribütörüne veya franchise’ına kaptıran çok fazla yatırımcı bulunmakta.

Franchising verilecek ülkelerin tespiti ve bu bölgelerdeki rekabetin anlaşılması da büyük önem taşıyor. Kar maksimizasyonuna uygun modelin belirlenmesi ve hedef ülkelerde iş yapmak için franchising sözleşme koşullarının o ülke koşullarına uyumu, hukuki uygulanabilirliği gibi konuların incelenmesi son derece kritik aşamalardır.

Franchising esasen ana bir sözleşme ve münhasırlık üzerine kurulduğundan dolayı sözleşmenin içeriği ve ülke hukukuna uygun yönetimi, dış kaynak ve danışmanlığı gerekli kılmakta. Bu noktada firmaların danışman kullanarak ilerlemelerinde fayda var.

Franchising modeline geçerken yine dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise royalty bedelinin belirlenmesidir. Royalty bedeli, marka değerleme raporuna göre belirlenmelidir. Franchising modelinde, ana firmanın gelirlerini nasıl oluşturacağı önemli ve dikkat isteyen bir konudur. Giriş bedellerinden ciro primine, kampanya katılım iskontolarından royalty değerlerine kadar konunun incelenmesi, pazara ve ürüne göre modellenmesi gerekir. Royalty bedelinin bir marka değerleme raporuna dayandırılması, vergisel açıdan da önemli avantajlar sağlamaktadır.

Bir diğer aşama ise franchise veren firmaların, şubelerinin marka konseptine uyumları ve müşteri memnuniyetini takip etmeleridir. Özellikle üretimden satış yapan pek çok yerel firmamızda bu konunun sorun olduğu açıktır. Ne yazık ki birçok yerel firmamız, şubelerinin marka konseptine uyumları ve müşteri memnuniyetinde standart yakalama konusunda sorunlar yaşamaktadır."

Destek Patent kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

26 Temmuz 2016 Salı

Anadolu Ajansı Darbe Girişiminin Kitabını Hazırladı!

Anadolu Ajansı, FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin kronolojisini ve darbe girişimi sonrası tepkileri ele alan "Dakika Dakika FETÖ'nün Darbe Girişimi" isimli kitap hazırladı.

Anadolu Ajansı (AA), FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin kronolojisini ve darbe girişimi sonrası tepkileri ele alan "Dakika Dakika FETÖ'nün Darbe Girişimi" isimli kitap hazırladı.

TSK içindeki FETÖ mensubu cuntacı bir grup tarafından başlatılan, ancak milletin de büyük desteğiyle 16 Temmuz'da püskürtülen darbe girişiminde yaşanan tüm gelişmelerin, AA muhabirlerinin anlık haberleri ve olay anındaki fotoğraflarıyla kronolojik bir sıraya göre derlendiği kitap, "tarihi bir belge" niteliği de taşıyor.

Kitapta, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çağrısı doğrultusunda Türk halkının sokaklara çıkarak darbe girişimine direnmesi, muhalefet liderlerinin ve medyanın darbeye karşı ortak tavrı, tüm dünyadan siyasetçilerin darbe girişimine yönelik tepkileri ve Türkiye'ye destek açıklamaları da çarpıcı fotoğraflar eşliğinde yer aldı.

Darbe Girişimi Kitabı Vatandaşa Ücretsiz Dağıtılacak

Dünyanın dört bir köşesindeki Türklerin, FETÖ'nün darbe girişimine tepkilerinin de yansıtıldığı kitapta, darbeye direnirken şehit düşenler, yaralananlarla darbe girişimi sonrası gözaltılar, açığa almalar ve tutuklamalar, 20 Temmuz itibarıyla ortaya çıkan rakamlara göre AA infografikleriyle sunuldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olağanüstü hal (OHAL) ilanına ilişkin açıklamalarına da yer verilen kitap hakkında bilgi veren Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Şenol Kazancı, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Milletimizin feraseti ve cesareti, başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere siyasi liderlerimizin dik duruşu, medyamızın da örnek kararlılığı ve dayanışmasıyla püskürtülen bu darbe girişimi 'bir daha yaşanmasın' diye tarihe not düşecek bir çalışma hazırladık. Milletimizin bugün yazdığı 'kahramanlık destanı'nın anlatıldığı bu kitap, gelecek nesillerin de bu destandan ders çıkarmasını ve vatanına her zaman sahip çıkmasını sağlayacaktır.

Anadolu Ajansı, kuruluş amacına uygun olarak Kurtuluş Savaşımızda nasıl bu milletin yanında durmuş ve milli mücadeleyi haberleştirmişse, 15 Temmuz darbe girişiminde de milletin yanında gururla durmuş, aynı azim ve cesaretle gelişmeleri takip etmiş ve haberleştirmiştir. Bu vesileyle, tüm muhabirlerimize ve çalışanlarımıza da teşekkür ediyorum."

AA'nın hazırladığı "Dakika Dakika FETÖ'nün Darbe Girişimi" isimli Türkçe ve İngilizce basılan kitap, halka ücretsiz dağıtılacak.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

23 Temmuz 2016 Cumartesi

Kriz Anlarında Bilgi Kirliliğinin Önüne Geçmek Mümkün Mü?

Bugün sosyal hesaplarını başarıyla kullanan, okuyucusuyla interaktif ilişkiye önem veren ve hatta takipçilerinden beslenen yayınların sadık okuyucularının omuzlarında yükseldiğini görüyoruz. Kullanıcılar kendi içeriklerini, ürettikleri bilgileri milyonlarla paylaşabiliyorlar. Ancak tüm bu içerik kontrolsüzce ortaya saçıldığında ortaya dev bir bilgi kakofonisi çıkıyor. Özellikle kriz dönemlerinde bu bilgilerin doğruluğu hayati olabiliyor ve kişisel bir öncü filtreleme mekanizmamız olması da bu krizlerin şiddetini azaltabiliyor. Mesela Gezi döneminde ortaya çıkan ‘kesin bilgi mi?’ sorusu yine kullanıcılar arasında oluşan haber doğruluğunu onaylama/süzme mekanizmasından başka bir şey değildi…

İletişim Kanalları Açık Olmalı

Kriz durumları zamanın en kritik olduğu anlar. Saniyelerin, dakikaların önemli olduğu bu anlarda iletişim kanallarının açık olması oldukça önemli. Ülkemizde hemen her terör saldırısından sonra gelen güvenlik amaçlı yayın yasakları ve sosyal medya yavaşlatmaları bu süreçte maalesef olumsuz rol oynuyor. İletişim kanallarını tamamen kesmek yardıma ihtiyaç duyanların seslerinin duyulmasını engellerken, hayati bir organizasyonun hızla gerçekleşmesinin de önüne geçiyor. Öte yandan sansür olarak algılanan bu yavaşlatmaların ülke imajımız için olumlu olduğunu da söyleyemeyiz. Bugün dünyanın hemen her ülkesinde yaşanan terör olaylarında, devletlerin böyle bir yasağa başvurmak bir yana tam tersine iletişim kanallarını tamamen açtıklarını, hatta sosyal medyayı etkin bir şekilde kurbanların yakınlarına ulaşmak, halkı bilgilendirmek ve sakinleştirmek için kullandıklarını görüyoruz.

Bilgi Arttıkça Kirlilik de Artıyor

Etrafta dolaşan bilgi arttıkça doğruyu bulmak da bir o kadar zorlaşıyor. Yanlış bilgiler de en az doğru bilgiler kadar hızlı yayılıyor, öyle anlar oluyor ki dünyada ne olup bittiğine dair bilgiye haber kanalları ya da gazetelerden çok daha hızlı şekilde, sosyal medyadan ulaşıyoruz. Mesela son dönemde yaşanan terör olaylarında görgü tanıklarının paylaştıkları bilgiler ilk olarak sosyal medya aracılığıyla yayıldı. Okur / izleyici de çok kanallı ortamla giderek dönüşüyor. Artık kimse bir gazeteyi eline alıp satır satır okumak istemiyor. Bunun yerine beğendiği bir cümleyi tweet atabilmek, yayınla/ yazarla interaktif ilişki kurabilmek, tıklamak, favorilere atıp sonra okuyabilmek istiyor. Bunu anlayan dünyanın önde gelen yayınları takipçilerini ‘ortak bir amaç uğruna bir araya gelen insanlar’ olarak konumluyor ve bir işbirliği yapıyor. Bilgi alışverişinde bulunmak, onların yorumlarını almak, olay yerinden görsel/video alma konusunda da onlara güveniyor.

Twitter En Hızlı Bilgilenme Ağı

Bilginin en hızlı yayıldığı ağ şüphesiz ki Twitter. Bu hız özellikle kriz anlarında bir yandan inanılmaz bir avantaj sağlarken yanlış veya dikkatsiz ellerde ciddi silaha dönüşebiliyor. Yalan bir haber çok takipçisi olan bir kullanıcı aracılığıyla bir anda milyonlarca insana ulaşabiliyor. O zaman da delinin birinin kuyuya fırlattığı taşı çıkarmak mümkün olmuyor. Çok kısa bazı güvenlik kontrolleriyle bu tip manipülasyonların önüne geçebilirsiniz.

Profili İnceleyin

Paylaştığınız içeriğin kim tarafından yayıldığına bakın. Kişinin profilini ve diğer tweetlerini inceleyin. Ayrıca hesabın ne zaman açıldığını kontrol edin. Yeni açılmış, daha önce birkaç tweeti olan hesaplara şüpheyle yaklaşmakta fayda var. Resmi kurumlarda çalışan kişiler yerine resmi kurum hesaplarını izleyin ve buradan gelecek açıklamaları dikkate alın. ‘Filancanın şurada çalışan amcası’ndan gelen bilgilere itibar etmeyin.

Görsel Kullanımı Hassas

Özellikle kriz durumlarında paylaşılan yaralı, ölü, patlama gibi fotoğrafl arın kullanımı toplumda infiale yol açabiliyor. Olumsuz duygular ve haberler çok daha büyük bir iştahla paylaşılıyor. Halbuki bu görselleri kontrol etmek oldukça kolay… Google ana sayfadan görsellere girip oradan da elinizdeki görseli arama çubuğuna yerleştirerek (veya URL’sini girerek) rahatlıkla görselin kontrolünü yapabilir daha önce farklı bir olayla ilişkilendirilip ilşkilendirillmediğini anlayabilirsiniz. ‘Bayrampaşa’da patlama’ diye paylaşılan fotoğrafın çok farklı bir olaya ait olduğunu görebilir, sorumsuzca insanları panikletmenin vicdan azabını yaşamaktan da kurtulursunuz. Günün sonunda akılcı, sakin davranmak ve basit birkaç taktik uygulayarak bilgi kirliliğinin önüne geçmek elimizde. Aynen çevre kirliliği gibi sosyal medyayı da temiz tutmak lehimize… Milyonlarca bilginin serbestçe gezindiği bir ortamda önümüze gelen bir bilgilere şüpheci yaklaşmakta fayda var. Özellikle kriz anlarında sorumlu paylaşımlarla istenmeyen durumların önüne geçebilir, yurttaş gazeteciliğinden iyi bir not alabilirsiniz…

İçeriklere Dikkat

Sosyal medyada özellikle siyasi gündemin yoğun olduğu kriz anlarında sıkça bilgi kirliliğine denk gelebiliyoruz. Bu gibi durumlarda, özellikle resmi kurumlar tarafından yapılan açıklamaları dikkate almakta fayda var. Onların sosyal medya hesabını takip etmeye (özellikle Twitter), doğru bilgilere ulaşmaya çalışın. Doğruluğunu ve kaynağını kanıtlayabildiğiniz tüm bilgi ve belgeleri siz de paylaşın. Özellikle paylaşımlarınıza kaynakça, bilgi ve diğer ek dökümanları ekleyerek bilgi kirliliğinin önüne geçmeye çalışabilir, yurttaş gazeteciliğinin başarılı bir sınavını verebilirsiniz.

Facebook Jandarma

Sürekli yayılan bir yanlış bilgi. MİT’in ya da Jandarma Genel Komutanlığı’nın “Sosyal Ağ Bildirgesi” gibi bir belgesi yok. Yapmadığınız paylaşımdan ceza almazsınız. Ayrıca verilerinizin kullanılması durumunda TCK kapsamında sorumluluğu Facebook’a devredemezsiniz. Facebook’ta böyle bir güvenlik açığı da yok.

Dünya kaynaklı haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

21 Temmuz 2016 Perşembe

Nihat Zeybekci: "Ekonomimiz Üretmeye Devam Ediyor!"

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye ekonomisinin sağlam temellere sahip olduğunu belirterek, "Yaşanan darbe girişimine rağmen ekonomimiz üretmeye devam etmektedir." dedi.

Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Türkiye ekonomisinin sağlam temellere sahip olduğunu belirterek, "Yaşanan darbe girişimine rağmen ekonomimiz üretmeye devam etmektedir." ifadelerini kullandı.

Zeybekci, Twitter hesabından, Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sonrası ekonomiye dönük değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye ekonomisinin sağlam temellere sahip olduğuna işaret eden Zeybekci, "Yaşanan darbe girişimine rağmen ekonomimiz üretmeye devam etmektedir. Tüm ekonomik kurumlarımız görevinin başındadır ve aziz milletimize hizmet etmeye devam etmektedir." ifadelerini kullandı.

Zeybekci, dış ticarete ilişkin rakamları da anımsatarak, mayıs ayında ihracatın değer bazında yüzde 5,9 düşerken, miktar bazında yüzde 16,5 arttığını, ithalatın ise değer bazında yüzde 10,9 gerilerken, miktar bazında yüzde 7,7 yükseldiğini kaydetti.

Bu yılın ilk 5 ayında ihracatın miktar bazında yüzde 3,3 artış sergilediğini belirten Zeybekci, "Yani ülkemiz daha fazla mal satıyor ancak küresel düzeydeki talep durgunluğu ve fiyat seyri nedeniyle değer olarak ihracatımız azalmakta." değerlendirmesini yaptı.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

19 Temmuz 2016 Salı

Ülkemizdeki Doğal ve Organik Ürünler Sektörü Exponatura'da Buluşuyor!

Başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, dünya genelinde doğal ve organik ürünlere olan talep her geçen gün artıyor. Coğrafi konumu ve verimli toprakları sayesinde Türkiye organik ürün üreticilerinin tercih ettiği ülkeler arasında yer alıyor.

Türkiye’deki 1 milyar dolarlık doğal ve organik ürünler pazarında 60 binin üzerinde üretici yer alıyor; ihracat miktarı ise yaklaşık 400 milyon dolar. Dünya’da ve Türkiye’de her geçen yıl büyüyen doğal ve organik ürünler sektörü, bu yıl 3-6 Kasım 2016 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek Exponatura Fuarı’nda bir araya gelecek.

Fuar kapsamında doğal ve organik ürün üreticilerini ve distribütörleri buluşturacak “Distributor Buyer Wanted” programının 100 milyon dolarlık iş hacmi oluşturması bekleniyor. Exponatura, katılımcı marka sayısı ve ziyaretçi bazında sektörün Türkiye’de uluslararası çapta gerçekleşen en büyük fuarı olma özelliğini taşıyor.

Tureks Uluslararası Fuarcılık organizasyonu, T.C Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın desteğiyle bu yıl 8.si düzenlenecek olan Exponatura’da doğal ve organik yiyecekler, içecekler, diyabetik ürünler, bitkisel ilaçlar, vitaminler ve bitkisel kozmetik ürünleri gibi birçok ürün grubunun yanı sıra “Bal Yılı” konsepti kapsamında doğal bal çeşitleri ve arıcılık ürünleri de yer alacak. Dört gün sürecek fuar kapsamında; iş fırsatlarını maksimum düzeye taşımak, katılımcılar ve distribütörler için verimli bir iş platformu oluşturmak amacıyla “Distributor- Buyer Wanted Program” organize edilecek.

Doğal ve Organik Ürünler Pazarı Her Yıl Yüzde 10 Büyüyor

Türkiye’de son dönemde çok geniş bir ürün yelpazesine ulaşan doğal ve organik ürünler pazarı, son 10 yıldır çift haneli büyümesiyle dikkat çekiyor. Önümüzdeki 5 yılda meyve-sebze, tekstil, bakliyat, kuruyemiş, meyve suyu gibi farklı kategorilerde her yıl ortalama yüzde 15 ile 35 arasında büyüme öngörülüyor. Üretimin yüzde 90’ının ihraç edildiği iç piyasada dev şirketler de bu alana yatırım yapmayı sürdürüyor. Pazarda gelecek vaad eden ürün gruplarının başında ise bebek gıdaları geliyor.

Hedef 100 Milyon Dolarlık İş Hacmi

Yurtdışından katılımcı ve ziyaretçileri de ağırlayan fuarla ilgili olarak açıklama yapan Tureks Uluslararası Fuarcılık Genel Müdürü Nergis Aslan; “Bu yıl fuarda Almanya, Hollanda, Suudi Arabistan, İran, Çin, Bulgaristan ve Türki Cumhuriyetlerin aralarında bulunduğu birçok ülkeden firmaları ve ziyaretçileri ağırlayacağız. Türkiye’deki şirketlerin her geçen yıl organik ürünlere ilgisi artıyor ve global pazarda yer almak istiyorlar. Geçtiğimiz yıllarda katılımcılardan aldığımız geri dönüşleri değerlendirerek ürün üreticilerini ve bu ürünlerin dağıtımını yapacak firmaları buluşturacak “Distributor Buyer Wanted” programını hayata geçiriyoruz. Program, distribütörlerle görüşmek isteyen üreticilerin zamandan ve maliyetten tasarruf etmelerini sağlayacak. Sisteme kayıt yapan firmalar birbirlerine randevu vererek fuar esnasında görüşme fırsatı yakalayacak. Program sayesinde bu yıl 100 milyon dolarlık iş hacmi oluşmasını bekliyoruz” dedi.

Exponatura Fuarı hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz http://exponatura.net/ web adresini ziyaret edebilirsiniz.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

16 Temmuz 2016 Cumartesi

Firmanızda Hayal Müdürü Kullanmayı Düşünür Müsünüz?

2014 yılının en inovatif seçilen şirketleri içerisinde bizden herhangi bir firma yok maalesef. İşin ilginç yanı dünyanın en ciddi markalarının bile sonlarda yer alıyor olması. Airbus 33. sırada mesela; Boeing ise 34. sıraya yerleşerek bir sonraki yerini almış.

İşin enteresan yanı dünyanın en inovatif ilk on sıralamasına giren firmaların iş dünyasını hem insan kaynağı ve hem de çalışma modelleri anlamında derinden sarsan firmalar olmuş olması. Bu ilk on firmaya cirosal olarak baktığımızda ise diğerlerini birkaç kez katladığını görüyoruz.

Listenin en başında olan firma, bilineceği üzere Apple. Ve yine biliyorsunuz bu firma üretime hiç girmedi ve de hiç girmeyeceğini iddia ediyor. Ne diyor; “bütün paramı en iyi olduğum şeye yani, ara yüz tasarımına yatıracağını” söylüyor. Aslında Apple için bütün yatırımını hayal gücüne yatıran firma da diyebiliriz.

Sıralamada ikinci olan firma ise Google. Hizmet üreticisi olan bu firmanın yaptığı işler şu ana kadar piyasanın bildiği yöntemlerle değil tam tersi çalışma anlayışlarıyla yapılan bir özelliğe sahip. Ve dolayısıyla çalışma anlayışlarında da hiyerarşiyi aynı zamanda yerle bir etmiş olan bir firma. Misyonu iki kelime: “izinsiz inisiyatif.” Yani çalışanlarının izin almadan firma içinde inisiyatif kullanmalarına kapılarını açık bırakmış. Bunu duyan bizim firma liderlerimizin tüyleri diken diken oluyordur, herhalde.

Üçüncü en inovatif firma Samsung. Büyük bir dönüşüm ve gelişim içersinde olan firmanın tek yaptığı şey inovasyona anormal derecede yatırım yapması. Çin’de silikon vadilerine yaptığı yatırımların haddi hesabı yok.

Dördüncü en inovatif firma ise Microsoft. Esnek çalışma anlayışlarında öne geçen firma yenilikçiliğe ödediği para ile dünya liginde ki yerini korumaya devam ediyor.

Beşinci en inovatif firma IBM. Bu firma ise dünyanın en yaratıcı zekâlarını bir araya getirmesi ile ünlü. Diplomalarla değil kreatif zekalarla ilgileniyor.

Altıncı en inovatif firma ise...

Müşteri hassasiyetlerini adım adım yakından takip eden firma gün geçmiyor ki bir inovasyon yapmasın. Büyümesini borçlu olduğu tek şey, sadece “müşteri için daha ne yapabilirim?” sorusuna inovatif cevaplar bulmaktan ibaret.

Evet, sıralamalar böyle gidiyor. BMV bile bu elli inovatif firma sıralamasında 18. sırada. Ford ise bir sonrasında 19. sırada yerini almış bulunuyor.

Neden ilk on firmadan bahsettim ve ayrıca açıklama ihtiyacı hissettim? Sizinde gördüğünüz gibi ilk altı ve hatta ilk ona giren firmalara baktığımızda geçmişleri 15 yıl yok bile. Üçüncü sırada olan Samsung firması daha eski olsa da tam olarak atağa kalkması inovasyona yaptığı büyük yatırımlardan sonradır.

Demek istediğimiz şu: dünyanın en fazla ciro yapan, en hızlı büyüyen firmaları eski çalışma ve üretim anlayışlarını yerinden etmiş, bilinen kalıpları kırmış olan firmalar. Bu firmaların yaptığı en iyi şey firmanın yaratıcılığını geliştirmek ve değişimi değişmez bir kural olarak yaşam modellerine uyarlamak.

Bunun için birçokları bünyelerinde hayal departmanı kurdu ve başlarına “hayal başmüdürü” atadılar bile. Bizler duyduğumuzda hala dalga geçiyoruz ama bu departmanın ne kadar işe yaradığı ortaya koydukları ürünlerden ve piyasada yaptıkları etkilerden belli. 

Bizim firmaların hala devam eden otuz yıllık yönetim ve üretim anlayışlarıyla bu sıralamalara girme imkânı sıfır. Dönüp bir bakalım dünyaya, nereye doğru ve nasıl gidiyor? Hangi bilindik anlayışları yerinden sökerken yerlerine hangisini koyuyor. 

Hayal olmadan bir ileri adım atmamız artık mümkün değil.

Biraz ezber bozalım..

Makalemizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

9 Temmuz 2016 Cumartesi

Dijital Dünyada Fiziksel Ofislere İhtiyaç Kalmayacak!

E-Marketer raporuna göre, 2016 yılı başında internete bağlanan kullanıcı sayısının 3 milyarı aşması, dünya genelinde tablet kullanıcı sayısının 1 milyarı geçmesi bekleniyor. Raporda, 2019 yılına gelindiğinde, dünyadaki her iki kişiden birinin internete bağlanacağı öngörülüyor. Küresel çapta bağımsız araştırmalar yapan Censuswide tarafından yapılan diğer araştırma ise teknolojinin gelecekte iş hayatını nasıl değiştireceğini gözler önüne seriyor. ABD, İngiltere ve Almanya’dan 9.000 beyaz yakalının katıldığı araştırmada, mobil iş gücünün önemine dikkat çekiliyor. Katılımcıların yüzde 69’u istenilen yerden çalışabilme esnekliğinin önemine değinerek, dijital dünyada fiziksel ofislere ihtiyaç olmadığını belirtiyor.

Belirli aralıklarla anket ve araştırma yaparak Ar-Ge gücünü yeni eğilimlere göre şekillendiren Unify, teknolojinin gelecekte iş hayatını nasıl değiştireceğini gözler önüne sermek için yaptırdığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Censuswide ile koordineli gerçekleştirilen araştırmaya katılanların yüzde 65’i yaptıkları işin 5 yıl içinde aynı kalmayacağını, teknoloji dönüşümü ile kesinlikle değişime uğrayacağını ifade ediyor. Katılımcıların yüzde 35’i mevcut rollerini sürdüremeyeceğini düşünüyor. Sonuçlarda çalışma şekillerinin ve yapılan işlerin gelişen teknoloji ve iş yapma beklentileri ile değişime uğrayacağı net bir şekilde belirtiliyor. Araştırma, her yerden ve her zaman ulaşılabilir olma avantajı sağlayan teknolojiler sayesinde iş süreçlerinin radikal şekilde farklılaşacağını ortaya koyuyor.

Klasik Mesai Dönemi Bitiyor, Çalışanlar Yeniliklere Açık İşletmeleri Tercih Ediyor

Katılımcıların yüzde 69’u istenilen yerden çalışabilme esnekliğinin önemine değinerek geçmişe oranla fiziksel ofis ihtiyacının artık gerekli bir ihtiyaç olmadığını belirtiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 20’si mesailerinin yüzde 50’den fazlasını ofis dışında geçirdiklerini söylerken, yüzde 27’si ofis dışındaki çalışma saatlerinin yüzde 50 oranında olmasını istiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 53’ü ise serbest çalışma modelini tercih ettiklerini belirtirken, çalışmak istedikleri işyerlerinin yeniliklere açık olmasını istiyor.

İş Dünyası Mobiliteye ve Esnek Çalışma Saatlerine Doğru Evriliyor

Mobil çalışma eğilimin giderek arttığı günümüzde kurumlar ve çalışanlar, kendilerini rahat hissettirecek ve özgür kılacak iletişim kanallarını tercih ediyor.

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.

5 Temmuz 2016 Salı

Girişimleriniz Rölantide, Sevdikleriniz Ön Planda Olsun, Hayırlı Bayramlar!

Yaptığı girişimler / çalışmalar / üretimler / tüketimler ile, aldığı kararlar ile ülkemize (yerli tüm zenginliklerimize) değer katan girişimcilerimizin, sanayicilerimizin, yatırımcılarımızın, devlet yetkililerimizin, Ülkemiz Girişimcilik Ekosistemindeki herkesin, kısacası tüm okurlarımızın Mübarek Ramazan Bayramını en içten dileklerimizle tebrik ediyoruz.

Bayramdan sonra da haberlerimizle yine karşınızda olmaya tüm heyecanımızla devam edeceğiz.

İş modeli gereği bayram boyunca çalışmak durumunda olup hayatımızı kolaylaştıran herkese teşekkür ediyor, çalışmak zorunda olmayan tüm girişimcilerimize "bayram boyunca girişimleriniz rölantide; büyükleriniz, aileniz ve sevdikleriniz ön planda olsun" diyoruz. Hayırlı Bayramlar!

2 Temmuz 2016 Cumartesi

2016 Yükselen Küresel Yıldızlar Listesinde Başarılı 5 Türk Firması Yerini Aldı!

The Boston Consulting Group (BCG), ‘2016 Yükselen Küresel Yıldızlar’ listesini açıkladı. Listedeki Türk şirketi sayısı beşe çıkarken; Pegasus Hava Yolları "yükselen yıldız" olarak kabul gören son Türk markası oldu ve daha önce listeye girmiş olan Koç Holding, Sabancı Holding, Türk Hava Yolları ve Yıldız Holding ile birlikte listedeki yerini aldı.

Makro ekonomik büyümenin yavaşlaması, emtia ve para birimlerinin değer kaybetmesi, hisse senetleri piyasasının çökmesi ve jeopolitik risklerin artmasına rağmen, gelişmekte olan piyasa ekonomilerindeki başarılı firmalar hala hızlı bir şekilde büyüyor ve dünyaya açılıyor. Dünyanın lider yönetim danışmanlığı firmalarından The Boston Consulting Group (BCG) tarafından bu yıl 7.'si yayınlanan "Global Challengers – 2016 Yükselen Küresel Yıldızlar" raporu, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerden gelen ve "küresel liderliğe" oynayan 100 büyük firmayı açıkladı.

Listedeki Türk şirketi sayısı beşe çıkarken, "yükselen yıldız" olarak kabul gören son "Türk markası" Pegasus Hava Yolları oldu ve daha önce listeye girmiş olan Koç Holding, Sabancı Holding, Türk Hava Yolları ve Yıldız Holding ile birlikte listedeki yerini aldı.

Yükselen Küresel Yıldızlar listesindeki 100 şirket toplam 20 ülkeden geliyor. Bu yıl listeye yeni giren şirket sayısı 15 olurken; en fazla yeni giriş 3'er şirketle Filipinler ve Çin'den gerçekleşti. Bu ülkeleri 2 şirketle Peru ve 1'er şirketle Türkiye, Brezilya, Hindistan, Meksika, Malezya, Güney Afrika, Peru ve Fas izliyor.

Rapor, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinden gelen ve küreselde rakiplerine meydan okuyan bu şirketlerin yükselişini 10 yılı aşkın bir süredir takip edildiğini ifade ederken, yükselen küresel yıldızların, gelişmekte olan piyasalardaki çoğu şirketin arasından ön plana çıktığını; ekonomik belirsizliklere rağmen özgüven ve azimle ilerlediklerini belirtiyor.

Son 10 yılda yükselen küresel yıldızlar başarılı ve güçlüklere karşı da daha dirençli oldular. Bu şirketler ölçek olarak büyüdü ve hissedarlarına gelişmiş piyasalardaki emsallerinden 5 kat daha fazla sermayedar geri dönüşü sağladı.

Raporda yer alan diğer bulgulardan satırbaşları ise şöyle:

2009'dan 2014’ün sonuna kadar, gelişmekte olan piyasa ekonomilerinin başarılı firmaları, gelişmiş piyasalardaki emsallerine oranla üç kat daha hızlı büyüdüEv aletleri, inşaat-mühendislik, endüstri, gayrimenkul gibi çeşitli sektörlerde, gelişmekte olan piyasa ekonomileri firmalarının küresel pazar payı %40'ı aştıGelişmekte olan pazarlardaki hızlı değişim ve büyümeye gelince, BCG 44 ülkeden yaklaşık 1500 ekstra "şampiyon" firma belirledi. Bu şirketler, yükselen küresel yıldızlara oranla daha küçük olsalar bile, daha kârlılar ve daha hızlı büyümekteler. 2005'ten 2014'ün sonuna kadar bu şirketlerin yıllık büyüme ortalaması %18 iken, ortalama FVÖK payı %20 seviyesinde gerçekleşti. Bu şirketler 2014'te küresel GSYİH'nin %6'sına denk gelir elde ettiler.

Önceki yıllarda yayınlanan raporlarda olduğu gibi, bu yıl da daha önceden “yükselen küresel yıldız” olarak değerlendirilen bir grup şirket bu sene "mezun" olarak açıklandı. Mezun şirketlerin artık gelişmiş piyasalardaki uluslararası şirketlerden ayırt edilemeyecek noktada olduğu belirtiliyor. Bu şirketler arasında América Móvil (Meksika), Gazprom (Rusya), Hindalco (Hindistan), JBS (Brezilya), Johnson Electric (Çin), Tata Consultancy Services (Hindistan) ve Tata Motors (Hindistan) yer aldı. BCG’nin 2016 raporunda toplamda 19 mezun şirket yer alıyor.

BCG Türkiye Genel Müdürü ve Kıdemli Yönetici Ortağı Burak Tansan, ileriye yönelik olarak Türkiye için beklentisini şu şekilde dile getiriyor: “Her geçen sene Yükselen Küresel Yıldızlar sıralamasına Türkiye'den yeni şirketler katılıyor, bu da bizi çok mutlu ediyor. Türkiye'deki şirketlerin potansiyelinin çok daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki senelerde cesaretle hareket edebilen, gerektiğinde şirket satın alması ve ortaklık yollarına açık olan şirketlerin önemli başarılarına tanıklık ediyor olacağız. Türkiye büyük ve önemli bir pazar, lakin şirketlere tavsiyemiz sadece Türkiye'nin çekiciliği ile yetinmemeleri, daha iddialı ve stratejik düşünerek küresel pazarlarda hak ettikleri yerlerini almaları.”

Haberimizi tüm okurlarımızın ilgi ve bilgisine sunuyoruz.